Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sebepsiz de Sevilir

Seni sen olduğun için seviyorum ben Gözlerinde yaşamın gerçeklerini bulmayı Gözlerinde hayallere dalmayı Kavgalarımızı,gülüşlerimizi,aynı anda konuşup,aynı anda susuşlarımızı Yanında hissettiğim huzuru Yokluğunda nefes aldığını bilmenin mutluluğunu Saçlarının siyahıyla akşamın uyumunu seviyorum Sen de yanımda olacaksan dünyanın her yerini sevebilirim Eğer yanımda kalacaksan dünyamdaki herkesi silebilirim Karanlıklara güneşler giydirip Yıldızları dalgalara dökebilirim Tek bir tebessümolsun diye yüzünde Ya da mesafeleri yok edip Umutları evlat edinip Destanları baştan yazabilirim Yazılmış tüm destanları Satırlara dökmeyi seviyorum seni Ve gözlerimde saklamayı Kıskanmayı,düşünmeyi,yaşamayı,özlemeyi sen varken seviyorum ''Seni seviyorum.'' basit,kalıplaşmış bir laftır Ama ben başka kimseyi değil ''seni'' seviyorum Yaşamak gibi,yazmak gibi...ve daha nice güzellikleri gibi hayatın Nerde bir anı varsa içinde ''ilk''ler o...

Bir O Kadar 'Ben'

Her müzikte aklıma gelmese sesin, Her gece rüyalarıma girmese hayalin, Ve sürekli seni sayıklamasa dizelerim, Belki de bu kadar umutsuzca sevmezdim.   O kadar 'ben'sin ki sevdiğim... Benliğimi sende yitirdim...  Sahte insanların sahte gülümsemelerindense Senin samimi nefretini tercih ederdim... Her güneş ışığında olmasa senin parıltın Her med-cezirde kabarmasa o dingin suların ve sana ulaşsa sessiz çığlıklarım Belki de sana uzak kalmayı öğrenirdim...   Ama diyorum ya; O kadar 'ben'sin ki... Nasıl ki Bırakıp gidemiyorsam bedenimi Senden gitmeyi öğrenemedim...   Söyleyecek ne çok şey vardı oysa... Sen dinlemeyi öğrenemedin... Ben söyleyemedim...                                     ----SeLiN'S---

Yapamadıklarım Üzerine...

Sadece yaşa... Düşünmeden öncesini sonrasını. ''iyi ki''lerin olsun hayatında Düşünmeden ''keşke''lerini,pişmanlıklarını Sadece sev... Unut gelmiş geçmiş tüm aşklarını Unut söylenen yalanları Unut ayrılıkları... Hayatına yeni bir sayfa açmak Bu kadar zor olmamalı...   Sadece gül... Aldırmadan zamana mekâna Bir martı ol, usulca süzül Ben doldururken denizi gözyaşlarımla...   Sadece bak... Özgür bırak gözlerinden duygularını Bazen öyle bir an gelir  ki; sadece susulmalı Unut sahte gözlerdeki riyakâr bakışları Bilemem nasıl bir his, dizelerde yaşamak Ölümsüzlük nasıl birebir aşığa sormalı...   Sadece '' sen'' ol Kim ne derse desin... Bir tek ''onun'' yanında ol Senden başkası görmesin Sen ol, gem vurma duygularına Ne varsa aklında O an söylemelisin...                            ...

İmgeler ve Dahası...

Bir kekik kokusundaki kızıl şafağın gülü! Nice seslendim sana, ne yollarla Oysa daha bitmemişti sustuğumda Yeni başlamıştı bu öykü... Kırmasaydın gülüşümü hoyrat bakışlarınla Bir karanfil gövdesinde asmasaydın sözümü...   Sen, bir sol yumruk edasıyla asi; Sen, mor dağların kıvrımlarındaki o eski Bazen sis, bazen korku-hem huzur- gibi... Oysa daha bitmemişti, giden gittiğinde Oysa o dağın doruğundaydı tüm sevgi cümleleri. Senin serpiştirdiğin yerlerde duruyordum Soldum ama hala var beni duyan birileri...   Hiçbir şey değiştiremez artık benim gözümde Zalimin ezip geçtiği bir çiçek gibi Aşkın insanı mahvettiği gerçeğini...                                              ---SeLiN'S--

İstifham Dolu Hisler

Gülmek mutlu olmak mıydı yoksa üzüldüğünü belli etmemek miydi bilemedim... Âşık olmak yeniden doğmak mıydı yoksa sensizliğimde boğulmak mı, bilemedim... İyi duygular var mıydı; yoksa hayat planladıklarımız mıydı? Umut denen şey güneşle batıp, gece neden gözlerimizi yaşartırdı Gençlik denen çağ bir ömürde kaç yıl kalırdı ve duygular ne zaman bu kadar erken yaşlanmaya başladı... Çözemedim... Susmak mı iyiydi konuşmak yerine ya da avaz avaz haykırmak mı tüm evrene Sevmek mi iyiydi yakınlaşma olmadan ya da yanında olup bakmak mı gözlerine Bilemedim... Neden bu kadar çok şeyi bilirken, öğrenmeden ölür gider insan en güzel duyguları Sen bir cevap ver Ben öğrenemedim...                                              ...

Sözler ve Güller

Ne beyaz gül,ne kırmızı ne de pembe... En güzel gül 'fakir gülü'dür. Usulca titrer elleri birbirine değince Havadaki o koku,sevgilinin Söylenmeyen sözüdür...   ''Varoş'' derler gerçek aşkın yaşandığı yerlere, ''Garip'' derler adam aşktan düşünce dilden dile, ''Yasak'' derler sevginin, mutlu sonla bitmesine, Sevgi garibin dünüdür,bugünüdür.... Sevgi,bir vazoda boynu bükük fakir gülüdür...   Sulanmayı bekler her sabah,hiç kimseler bilmez Nerden gelmiştir oraya, sevgi sembolü?.. Söylenecek söz ne çoktur,zamanı gelmez Hepsini söyler de dinlenmez bu fakir gülü Yalnızdır,yaşlanmıştır bekler ölümü...   Susarak söylemiştir en güzel sevgi sözünü...                                            ...

İçimden Geldiği Gibi

İnsanların hayatına giren çıkan belli değil... Soğuk almış kimseye kilitlenmeyen kalpleri, lüzumsuz insanlarla dolup taşmış sonra... Bu insanlar kimi zaman kalıcı yaralar bırakmış kalp konaklarında, kimi zaman ortalık dağınık kalmış... Kimi zaman samimi görünüp duygular çalmışlar gönül odalarından... Sahibi o kadar çok kişi almış ki içeriye, artık kişi seçmeyi bırakmış... Oysaki benim kalbim yüzyıllardır kilitli. Kapıyı çalıyor gelen giden. Benim, o kapıyı kilitleyen; açmasını bilecek olan da sen...  Benim kalbim öyle çok odalı bir saray değil belki bulamazsın umduğunu... Tek, aydınlık ve kullanılmamış bir oda var gönül hanemde. Sıradan bir yıldız olacaksın başkasının gökyüzünde İşte bu yüzden diyorum: gitme... Güneşi ol gönlümün, güneş eşsizdir... Sıradan bir dalga olacaksın bir sevgi denizinde... Gel, yakamoz ol; dolunay tektir.. Birinin harfi olacakken bendeki tüm şiirler... Başkasında tebessümken bende neşe kaynağı... Başkasında zulüm kadar ka...

Hep Kaybeden 'Aşk'ın Adıyla...

Senin ismini bütün aşk sözcüklerine tercih ederim. Sıradanlaşmış, sahte, içlerine yalan atılıp karıştırılmış, yapışkan kelimelerle bağdaştıramam ki ben seni. İsmin aşkın kendisidir benim için. İsmin, seni çağrıştırır anılarımda. İsmin bir melodi kulaklarımda... En güzel kelimelerle bile değişemem. Hatta sonunu getiremediğim bir dizeye eklerim adını, uyak olursun şiirime... İstemezsen anmam bir daha, uzak olursun yüreğime... Sevmek yeri geldiğinde vazgeçmekmiş, tek taraflı sevince. Senin ismin benim için bir duaya ‘âmin!’ demektir içtenlikle… Bir tek senin ismin bütünleşir gerçek sevgiyle… ve rekabet edemez sözlükte olan/olmayan hiçbir kelimeyle… Herkes ‘’tatlım, canım, aşkım’’ diyebilir birbirine. Senin ismin, sıradanlıktan kurtaran şeydir seni benim gözümde. Her adını anışımda, gözlerin belirir karşımda, gülüşün karışır neşeme… ‘’aşkından yana yana kül olsa da ocağım Sözümü tutacağım adını anmayacağım…’’ Anlaşıldı… Yine en sevdiğim şeylerden birini daha yapamayacağım… Yine ...

Geceyle Gelen

Merhaba ''Geceyle Gelen''im... Sen, bana gecenin getirdiği mi; bir gelecek hediyesi mi; yoksa anılarımın geçmişten gelen sesi mi oldun, hiç bir zaman bilemedim. Ben her şeyi anladım da şu hayatta, bir tek, bakışlarının o nostalji buğusunu çözemedim. Belki de aşktandı, Her sesini duyduğumda kalbimin kulaklarımda umutla kanat çırpması, belki özlemden... Ne de çok medet umuyoruz değil mi sözlerden?... Haberimiz olmadan gelen tanrı misafiri hisleri içeri buyur etmektendir tedirginliğim... Yoksa artık çok mu geç; belki de çoktan alıştım, düşünmeden büyülendim.   Her içime akıttığım harfte, ilmek ilmek düğümlendim...   Sonunda celladım olacaktır o ilmeklerden yapılma ip, bilirim...     Huzurevine kapatılası düşüncelerim vardır benim. Tımarhanelerde tek başına bırakılması gereken hislerim... An gelir, kendi kendime ''Ne de genç yaşlandım! '' derim. İçimde biri daha vardı, yıllardır görmediğim. Biraz deli, biraz çocuk/kaçık,   Kâh...

Ne,Ne Olmayandır?... (-Deneme)

  Yaş, rakamlarla değil; yaşanmışlıklarla ölçülür... Aşk, kaç kişiyi sevebildiğin değil, birini ne kadar sevdiğindir... Özlemek,'o'ndan ayrı kaldığında yanında olmasını istemek değildir; Yanındayken bile gözlerinde kaybolup, yaşanılan zamana dönmeyi dilemektir. Yanındayken bile yetinememek saniyelere tüm sevdayı sığdırmaya çalışmaktır.   Ömür, uzun değildir... Sevemezsen birini Ömür, kısa değildir; sever ve tüketmez isen o sevgiyi... Kelimeler, anlamlıdır... Farklı yollarla söyleyemezsen hislerini Kelimeler, önemsizdir; daha konuşmadan anlıyorsa seni karşındaki ve kişiliğidir insanın sahip olduğu tek gerçek mücevheri. Ondan taviz verirsen eğer, Ardına bakmadan gider, affetmez seni.   İnanmak gereklidir şüphe duymadan Güvenmek zorundadır aslında her insan Yaşamak ve ''yaşamı oynamak'' farklı şeylerdir Yaşıyorsundur esasen, güvenebildiğin zaman...   Affetmek erdem değildir Affetm...

Ankara Üzerine-2

Sevdiğim sana Ankara'm desem; Ankara gibi sus pus olup dinler misin beni? Ya da Gerçekten hakedebilir misin, Akşamüstü serinliğine sığınıp yazdığım bir şiiri?... Çocukluk anılarımı verebilir misin bana, Seni terkedip,özleyip dönersem geri Sen de affedebilir misin beni Ankara gibi...     Rüzgarım olur musun,yalnızlığıma yoldaş Saçlarımı usulca okşayıp teselli eder gibi Sahi Sen de kaybeder misin beni yollarında? Sevdiğim,sana Ankara'm desem; Akar mısın sen de gözyaşlarımla?... Sen de gün sayar mısın,geride kalanlarıma...   ----SeLiN'S----

Ankara Üzerine

Başkentin labirent hayatları vardır... Paralel hayatları birleştirme yeteneği bir de... Yalnızlıkları vardır, Yalnız bırakmadığı... Eski bir dost edasıyla konuşur, yaşlı-titrek sesiyle. Başkentin kokusu bir başkadır Denize hasretine inat, biraz yosun Neşeye hasretine eş biraz hüzün... O kokuyu alabiliyorsan çocuğusun Ankara'nın Sesini duyabildiğin kadar Öz’sün. Bir gidip başka şehirlere, hatırlamazsan Üvey evlat sayar seni bu toprak... Yolların kapanır, gelişlerinde.   Başkentin bir başka duygusu vardır 'Bu kentte âşık olana kadar kimseye bakmayacağım!' Dedirten insana... Kendine bağlayan, bir süre sonra... Özlemden ağlatan her gece, damla damla Bir başka duygusu vardır Benzemez hiçbir duyguya...   Karanlık sokakları vardır Ankara'mın Işıkları sönmeye yüz tutan evleri Soğukla, rüzgârla inatlaşıp üç-taş oynayan çocukları vardır hala... Birbirinden uzaklaşan sevgileri, Gizli görüşen sevgilil...

Kum Tanelerindeki Hayat (Seci-4)

Sıkı sıkı tut hayatı avuçlarında... Her an bir kum tanesi, her anı deniz kabuklarının çizgilerinde gizli. Kişilikler bazen kanatır ellerini. Çakıl taşları gibi. Sevmeyeni oyna, delice sevsen bile belli etme sevdiğini. Çünkü o zaman kendiliğinden aralanır parmakların ve hayatın kayar gider aralarından. Bir tek yara izleri kalır sana o bitmez sandığın aşktan. Gurur, prensip, değerler yaralar seni çakıl görünümünde. Deniz kabuğunu yaklaştır kulağına. Benim yerime konuşur belki günün birinde. Gölgesiz demir adımlar gibi yürüyorum ben, sensizlik sahilinde. Saatleri incitmeden, aylara basmadan, yılların üstünden atlayarak... Tek başıma yürüyorum. Şimdi sen gittin ya; kim beni anlayacak? Ben kimin için birini iyi anladığımı düşüneceğim... Henüz aşmışken hem de yanlış anlaşılmaları... Öyle ya, bir yanlış anlaşılmanın dört güzel günü götürdüğü oldu. Yanlışlar doğruları hiç çekemezdi ki... Nerden bilirdim ben yanlış insan olduğunu, henüz tanımıyorken seni... Çöktü zaman, yıkıldı mekân; aray...

Vazgeçmeler Üzerine (Seci-3)

''Seni seviyorum ama çok yıprandım'' demekti benim senden vazgeçmelerim... Kendimden kaçışlarım dinlendirmek içindi, saçlarına aklar düşmüş ruhumu. Öyle derinden yaralar almış ki, şimdi sakat kalmış ve de her zamanki gibi yalnız. Sevemez olmuş, karamsar olmuş, konuşmak içinden gelmiyormuş... Yaşlar hücum ediyormuş göz pınarlarına dinlemeden zamanlı zamansız... Seni  ''şiirlik' edinebilir miyim? En güzel şiirim olsan; ruhun gibi kuralsız... Yalın, duru, uyaksız... İstediğin yere yerleş, olma rahatsız; duygularım haddinden çok yapraklı bir defter nasılsa... korkma... Benim laflarım sadece lafta! İçten gelmez kötü sözlerim olsan da haksız.. Öyle bir aşk yok ki hep neşeli, acısız kahırsız... Hem, belli mi sanki yarın ne olacağımız? Gülmek varken doya doya, niçin aksın o körpe renklerden duygularımız;''her anımda yanımda ol'' diyeceklerimizi neden yanımızdan uzaklaştırma çabasındayız ve  neden hala durulmuyor akmaz denen sularımız...   ...

Büyük Be(n)den Sevdalar (Seci-2)

Hiç düşündün mü, neden böylesine üstü kapalı diye şiirlerim?.. Yokluğunda üşüyorlar çünkü... Yokluğun keskin ayaz. Varlığında anlamsızlar, varlığın bir kor. Varlığının yanında şiirlerin lafı olmaz... Hep bir arada tutmaya çalıştım her bir duygumu, baktım beynime bağlanmıyorlar, bıraktım dağıldılar... Öyle bir dağıldılar ki, hiç kimse toplayamaz... Dağıldılar, dağıldılar birer dizeye kondular.. Bu kadar çok mu seviyordum, inan ben bile bilmiyordum. Aşk bu, herkes anlar bir tek kişi anlamaz.  Ne kadar korusam da kendimi yeni hislerden, anladım ki bu hayatmış...kaçılmaz. ki kaçan sağ bulunmaz... Mutlaka bedeninden uzaktadır kalbi, bir şekilde. Benimki uzak şimdi, hem de öylesine parçalanmış ki, bir daha onarılmaz... Aşk denilen şey, somut yüzünde… aşk denilen şey soyut. İşitilmez, dokunulmaz, ne kadar bağırırsa bağırsın imkânsızdır, duyulmaz. Aşk denilen şey somut gözlerinde. aşk, soyut. Sensizlik somut... Dokunabiliyorum gözyaşlarıma, duyuyorum kalbimden gelen feryatları, görüyo...

Seci

Kelime oyunlarıyla kendimi anlatma çabalarından bıktım!.. Ya gerçekler, ya hiç bundan sonra seni çağrıştıran tek kelime bile yazmayacağım... Tarif yok ki duygularıma, zamanımı bunlara harcamamalıyım. Farkındayım aslında, seni kendi haline bırakmalıydım. Peki, kendimi kimin haline bırakacağım? Duygularım sen de kaldıktan sonra düşüncelerim ben de olmuş olmamış ne farkeder? ''eski ben'' e geri dönmek zorundayım. Düşüncelerimi duyguların önünde tutmalı, umursamamalı, soğukluğumu yeniden kazanmalı, aşka olan inancımı derin bir sandığa kapatmalı ve o sandığı denizin derinliklerine bırakmalıyım... Nasıl bir haldeyim, önce bunu anlamalı sonra sebebi hayatımdan çıkarmalı. Ama kalbi fetheden, bir anda insanın hayatından çıkar mı?... Yapamam; isterim hep mutlu olmanı ama senden habersiz kalamam... Kalsam bile... Olur mu  kendime ya da başkasına bir faydam? Ahh, bu sorunun cevabını bir bulsam!... Kimse bir şey kaybetmez satırlarıma burada bir nokta koyarsam.. Ya da kimse farket...

susacaklarım üzerine...

    söyleyeceklerim vardı benim de... sen gidince boynu bükük kaldılar içimde şimdi susma zamanı... susmak...o çığ karanlığı gecelerde... ben öylece dursam karşında anlarsın marifet yokmuş kelimelerde... susacaklarım kaldı söyleyeceklerim bitince onlar da içim de kaldı be! susamadım...yazdım saatlerce kalemim tükendi,sözcükler bitmedi oysa ne çok darılmıştım ben o kaleme elime almadığım oldu günlerce... ama ben de sana ulaşamayan duygular vardı ve bir de ''bir gün...'' diye bir umut tek onlar yanımda kaldı terketmediler beni sen gittin diye... susacaklarım var sevdiğim sırf 'sen anlama' diye... konuşmayacaklarım var konuşacaklarım bitti benimde anladım ne yapsam kar etmiyormuş anladım hiçbir şey seni mutlu etmiyormuş susmak varken bu çaba niye..? dediği gibi şairin 'tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede' endişelenme... o an da yanında olacağım kalbim yine seninle... ...