Ana içeriğe atla

Vazgeçmeler Üzerine (Seci-3)


''Seni seviyorum ama çok yıprandım'' demekti benim senden vazgeçmelerim... Kendimden kaçışlarım dinlendirmek içindi, saçlarına aklar düşmüş ruhumu. Öyle derinden yaralar almış ki, şimdi sakat kalmış ve de her zamanki gibi yalnız. Sevemez olmuş, karamsar olmuş, konuşmak içinden gelmiyormuş... Yaşlar hücum ediyormuş göz pınarlarına dinlemeden zamanlı zamansız...

Seni  ''şiirlik' edinebilir miyim? En güzel şiirim olsan; ruhun gibi kuralsız... Yalın, duru, uyaksız... İstediğin yere yerleş, olma rahatsız; duygularım haddinden çok yapraklı bir defter nasılsa... korkma... Benim laflarım sadece lafta! İçten gelmez kötü sözlerim olsan da haksız.. Öyle bir aşk yok ki hep neşeli, acısız kahırsız... Hem, belli mi sanki yarın ne olacağımız? Gülmek varken doya doya, niçin aksın o körpe renklerden duygularımız;''her anımda yanımda ol'' diyeceklerimizi neden yanımızdan uzaklaştırma çabasındayız ve  neden hala durulmuyor akmaz denen sularımız...

 

Bir tutsağız aslında özgürlüğün pençesinde

Önyargılar duvarında birer tuğlayız...

Neden onca sene aşkı bekler de

En imkânsızı seçer duygularımız?...

İmkânımızı kendimiz yaratıyoruz hayat denen sahnede

Ne kadar yakınken uzak olsan ve ne kadar imkânsız

Yine seni seçerdim kalbimdeki başrole

Öyle bir aşk yok acısız, kahırsız...

İyiki'lerde sen varsın ve senli bir evrende

Yıpranmak bile yaşamaya eşdeğer,

Yıpranmak sevmekten farksız...

Dalgınlığıma geldi bu sevgi, boş bulundum bir an

Biliyorum sevmek denen şey kalmaz cezasız

Hayat! Düş artık yakamdan

Söz veriyorum çıkaracağım bir gün  aklımdan

Henüz kesişmemişken bu tozlu yollarımız...

''seni unutmalı''ymışım, hayat fısıldadı kulağıma bu gece... Şahidi Ay’mış... Şimdiki yıprandığımdan daha fazla yıpranırmışım... Ama insan sevince her şeye göz yumarmış... Unutulurmuş derin yaralar açsa da hislerde... Doktorun adı yalnızlık, devası zamanmış...

--SeLiN’S--

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...