Merhaba ''Geceyle
Gelen''im...
Sen, bana gecenin
getirdiği mi; bir gelecek hediyesi mi; yoksa anılarımın geçmişten gelen sesi mi
oldun, hiç bir zaman
bilemedim. Ben her
şeyi anladım da şu hayatta, bir tek, bakışlarının o nostalji buğusunu
çözemedim. Belki de aşktandı,
Her sesini
duyduğumda kalbimin kulaklarımda umutla kanat çırpması, belki özlemden... Ne de
çok medet umuyoruz değil mi
sözlerden?...
Haberimiz olmadan gelen tanrı misafiri hisleri içeri buyur etmektendir
tedirginliğim... Yoksa artık çok
mu geç; belki de
çoktan alıştım, düşünmeden büyülendim.
Her içime akıttığım harfte, ilmek ilmek
düğümlendim...
Sonunda celladım olacaktır o ilmeklerden
yapılma ip, bilirim...
Huzurevine kapatılası düşüncelerim vardır
benim. Tımarhanelerde tek başına bırakılması gereken hislerim... An gelir,
kendi kendime
''Ne de genç yaşlandım! '' derim. İçimde biri daha vardı, yıllardır görmediğim.
Biraz deli, biraz çocuk/kaçık,
Kâh kırılgan-kâh uçuk, uçsuz bucaksız yerleri
yalnızlıkla bağdaştırıp sınırsızlığa ev kurmuş biri daha vardı... Öldürdüm
sanıyordum,
yıllar yıllar önce. Meğer içimde saklanıyormuş sadece... Güçlenmiş kahkahası, kâh
uçuk-kâh kırılgan havası.
Ve onunla
karşılaştığım yer sende beni yansıyan aynaydı...
Sen bana ''Gecenin getirdiği''sin.
Bir teşekkür
borcum vardı sana, yakamoza üfledim. Sebebi; eşsiz bir zamanlamayla hayatıma
girişin... Teşekkürümü alıp,
selamlamışsındır
dolunayı, bilirim. Bilirim vardır senin de bana benzeyen, fazla düşünmenin
gerektirdiği ince-örümcek-
ağların... İnce
düşünmenin getirdiği tatlı/akıllı/zırdeli hallerin... Bilirim, sen de dolunayın
yerine sevdiğini koyup
konuşursun
onunla,uyuyana kadar ay... Bilirim... En özlediğin anda yanındaki hissin
özlediğine ait olduğunu. Tıpkı seninle
birlikte gezdiğim
gibi (ki haberin yoktu senin) , hiç bilmediğin bir karayı, sevdiğim yerleri ve
çocukluğumu...
Bilirim neler
hissettiğimi ben.
Ama söyleyemem.
Ve bilemem senin
neler hissettiğini.
Ben emin olamam.
Güvenemem hemen
kolayca ve zamanla azalmak yerine artacak duygular barındırdığına. 'Ya hızla büyüyen
sevgi bir gün aniden
bitiverirse?'
diye içim içimi yer ama... Ben cevap veremem kendi sorularıma.
Seni koşulsuz/şartsız/yalansızca alıyorum
hayatıma. Kalbim çok koltuklu bir oda... Çok odalı bir ev... Kafamda çoktan
seçmeli
sorular... Nereye yerleşmek istediğine dair hepsi. Sadece kapılarımı açtım
sana, nereye buyuracağını söyleyemem.
Dilsiz bir ev
sahibiyim ben. Kalmak istediğin yeri kendin belirle, kapat kapıyı gir içeriye...
Ya da kapıyı kapat ve çık git
kalbim daha fazla
soğuk almasın diye...
Ey ''Geceden gelen'' ;
Bir güneş doğup
alıp götürecek mi seni benden? Ben ki gece olarak yaşamaya razıydım hayatımın
geri kalan sayfalarını...
Gece için yazmaya
razıydım. Siyaha boyamaya hazırdım sana akan bütün ırmaklarımı.
Gideceğini bilmesem...
Korkularımı bir
yensem...
Neyse, aldırma
bana sen.
Bir 'aferin!' aldım sonunda yokluğundan
yapılmış-hüzünle bozulmuş bu şehirden. Sensizken de eksik olmadığım içindi bu
takdir. Ben
yıkılmaz göründüm hep; daha sağlamdım bir duvardan, kaleden, piramitten... Ama
ben de yıkılabiliyorum, biliyorsun.
Bazen farkım kalmıyor bir cesetten, porselen
bebekten, yanlışlıkla dolu yağarken gözlerini açan bir kardelenden...
Ve cesur görünsem
de korkuyorum işte; tam da 'bu kez kazandım' deyip, yeniden kaybetmekten.
Bir gecenin içinde kaybolmam ben, nereye
gideceğinden emin adımlar atarım, korkmuyorum gecelerden. Ama içinde 'aşk'
geçen tek hecede,
gözlerinde kayboluyorum kimi zaman, o tek heceden korkuyorum, adımlarım kadar
sağlam basmıyor hislerim.
Korkularım,
nereye gideceğini bilmeyen hisleri yüzündendi kalbimin. Ben sana şiirler sözler
yazmadım ki hiç... Tüm
sözcükleri senden
toplayıp yine sana getirdim. Esin perimdin. Sen bana gülümseyişimi yeniden
verdin bir kaç asırdan sonra;
Bense her
kıpırdanışını sana ithaf ettim normal olmaktan ışık yılı kadar uzak, hiç
tükenmeyen kalemimin.
''imgeler, imalar, anlamlar...''dedim.
Sahte imgeler
Gerçek aşkı anlatır.
Bil istedim...
Ömrümüz boyunca dağıtıp dağıtıp yeniden
birleştirdiğimiz, bu sırada bir kaç parçasını yitirdiğimiz bir 'puzzle'dır
hayat.
Yine de vazgeçmeyiz,
her dağıttığımızda akan göz ırmaklarımıza inat... Ben her seferinde 'Bu son!
'diyerek dağıttığım
hislerimi bir
araya getirmeye çalışırken buldum seni. Puzzle'ımın son parçasını bulmaktı,
yüzümdeki kül-baharın sebebi.
Hala elimde bu
son parça ve hala bekliyorum resmimin
bitmesini... Ben
hala bilemiyorum onu nereye yerleştireceğimi...
Satırlarca cümle
evvelden dediğim gibi; ya kal benimle ya da unuttur kendini. Merak etme ben
yine dağıtır, kısa sürede
toparlarım
resmimi.
Ve unutmama saniyeler yeter,
Tek bir saniye bile aklımdan çıkmayan
ismini.
Günlerce düşündüm, düşüncelerimdi gecenin
duman kokan akrebi... Şimdi, o güneşi doğmayan sabahların, ileriyi görmeyen
sislerinde
yürüyorum. Hayattaki tecrübelerimin bana gelecekte neler getireceğini bilemem
ama; geçmişteki hatalarımın
benliğimden neler
götürdüğünü çok iyi biliyorum. Hayallerim yıkıldığında ''bu da kırılmış''
deyip, yenisini kurmayı
öğreniyorum. Ben, istemediğim bir hayatı
yaşamaktansa, istediğim hayatta sürünmeyi tercih ediyorum. Bazı şeyleri
yaşadığımı
sandığım halde bilemiyorum ama, birçok şeyi henüz yaşamadan tahmin
edebiliyorum... mesela... Yanımda
olmanın beni ne
kadar mutlu edeceğini biliyorum. Zor için savaşmayı severdim eskiden,
şimdilerdeyse kolay gibi
görünenin aslında
daha zor olduğunu biliyorum. Savaşlarıma da son verdim, zorlar için de
savaşmıyorum ; artık sadece
bekliyorum yelkovanın yanında... Almam gereken
nefesleri tutmuyorum son zamanlarda, 'an' larımla yaşamayı seçiyorum.
Ben her gece seni uyuyorum...
---SeliN'S----
Yorumlar
Yorum Gönder