Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BÖYLESİ ANKARA

Bir parça tozlu anı, biraz kayıp bir çocukluğu buluşum mudur bilemem, Ankara'ya böylesi bir aşk büyütme sebebim... Bildiğim her şey muallakta, tek bir şeyden yok şüphem Ankara, Ankara olalı, hiç bu kadar özlenmemiştir.  Uçlarda yaşadığım için midir bilemem, İyi kötü tüm duyguları Bir tek şeyden yok şüphem, Ankara kimse tarafından bu aşkla sevilmemiştir. Sana doğru gelen tüm yollar kapatıldı ardımdan Bir kaç mısra ekledim, iki yitik hayattan Alacağım kalmadı, uzaklaşan kahırdan Hiçbir gözden Ankara için böyle yaş dökülmemiştir... Kaybolmuş değilim henüz sadece yolumu bulamıyorum, Hapsolmadım emin ol, yalnızca içinden çıkamıyorum, Bağlanmadım öyle kör düğümlerle ama, çarem yok çözemiyorum Hiçbir şehir tezatlarla böyle bütünleşmemiştir. Şarkılar girer hayatıma, insanlar çıkar Boşluğu doldurulur notanın da, canın da En zayıf anımda çalan ana-kara notalar var, Ankara hiç kimse tarafından böyle uzun dinlenmemiştir. Selin'S

KANLI KELAM

Hayallerim kırıldığında, duyarım seslerini Kanlı kelamların, delip geçer içimi… ‘Bir öpsem, ikinin hatrı kalır; iki öpsem üçün boynu bükük’ Hatırlıyorum en sevdiğin şiiri. Seni sevmek, duyulmamakmış kendi çığlığında, sevgili. Seni öpmek, farksızmış karanlık girdaplarda dibe çekilmekten. Seni sevmek, ölmekmiş. Kaldı ki ben, hiçbir zaman korkmadım ölmekten. Sarılmak sana, saf güvenle ve içten Tezatlarla doluydu, sarılmak sana Sen hiç hissetmeden. Tüm kemiklerimin kırılması, Kalbimin demirden bir el tarafından sıkılmasıydı. Sarılmak sana… Senin haberin yokken. Oysa saçlarımın dalgasında ilham bulurdun istesen Hissetsen, Hislerimi fark etsen, Firar ederdi rengarenk kelebekler, İçimde uçuştukları yerden. Gökkuşağı çıkardı dudaklarımdan,satırlarımdan Kanlı kelamlar yazmak yerine, Senli harflerle başlardı her dizem. Korkuyorum başlamandan, derken Korkuyorum sevmekten seni Özür diliyorum ‘ölmek’ten Selin’S

HER HALİ SANATTIR BİR KADININ

Hayaller bırakıyordu kadın, kurak gözlerinden Yağmur sonrası nemini çekmeyen, yeni sulanmış- kurak gözlerinden. Hayır, ağlamazdı kadın yaşadıklarına. Hayır bırakmıyordu hayalleri bir merdiven boşluğuna. Bir asil edayla fırlatıyordu, Her bir hayali, içler acısı seslerin eşliğinde Parçalanıyordu. Sessizce bekliyordu kadın, bihaber gideninden Dolunayla konuşuyordu bazen; benimsemişti üstelik, şikayetçi değildi Kısacık kestiği saçlarıyla çevrili yeni kırık bakışlı yüzünden. Hayır ağlamazdı kadın pişmanlıklarına. Hayır haber beklemiyordu gideninden aslında. Birkaç buruk saç teli döküyordu merdiven boşluğuna Her bir saç teli, bir anıyı taşıyordu, O, unutuyordu… Selin'S

İNSANOĞLU'NA RAĞMEN

Kim demiş ki ‘insanoğlu hassastır’ diye? İnsanoğlu hissizdir efendim. Hem de öyle bir hissizdir ki, o bünye, kendine her şeyden ve her şerden arıtılmış biçimde gelen hisleri en hassas noktalarından kırarak, kendinden uzaklaştırır. Hastadır insanoğlu. Takıntılıdır, kendisine sorsan taviz veremeyeceği katı kuralları, gönül hanesinde kiralanmaya hazır minik şirin odaları ve elbette vazgeçilmez olan geçmiş yaraları vardır. Ha, bir de günü kurtarma çabaları…     Ölünür efendim, çok istediği şey uğruna ölür de yine de yaşar gibi görünür insanoğlu. Yılların, hislerin, kuralların başaramadığını başarır tek bir insanoğlu… ve kuralları yıkarsın, geçmiş yaraları sararsın, iç dünyandaki boş odaların duvarlarını kırarsın. Öyle gürültülü bir tadilat dönemi başlar ki içinde, baş ağrısından yerinde duramazsın. Öyle içseldir ki bu gürültüler, duyuramazsın… Bildiğin tüm dinlerde ve inanışlarda temize çekersin imanını, O’nun adıyla O’nu esirger ve sevmeye başlarsın. Önceden bu kadar canlı ...

HİÇBİRi

Mesela ben, Kalp kırılmasının sesini duyardım hep Bir kalp kırılırdı, bir yağmur başlardı inceden Gülüşleri mavilerde bulurdum Daha güzel bir ses duyar gibi olurdum Yosun sesinden. Yok’ un sesinden… Var olduğun zaman sen. Demek ben, Yaşıyormuşum madem Hadi bırakalım nefes almayı. Oysa ben, Özlerdim, mücadele verirdim hep. Ne mücadele sonuç verirdi, ne de özleyebilirdi özlenen. Korkuyorum senden. Hiç kimselerin görmediği bitap kar çiçeklerinin Bahçemde açmasından doğan bir korku gibi bu; Nadide, kıymetli ve de fani bir şeye Koşulsuzca bağlanıp, korkuyorum sevmekten… Halbuki güvercindin sen. Çabuk incindin sen. Benim savaşlarım vardı seninle paylaştığım, Benim savaşlarım vardı, kurşunları kederden… Benim mucizelerim vardı tel duvar arkasında Kusursuzluğun gelecekle anlaşmasıyla birlikte Tatlıya bağlanabilen… Bundandır belki Savaşların ortasında bekleyip Yıkımları hayal etmem. Galiba sen, Bir temiz kağıt, bir tane mürekkepli kalem Ve kimselerin ayak ...

Benim bu şiire hayranlığım aşktan bile öte...

Her yerde dursun, odamda, defterlerimde Blog'umda, telefonumda... Her yerde. Aşkı ne güzel anlatmış, Soyadı bir harf eksilen şair. Belki de sadece bunun için sevmeliydim ve Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. KEŞKE YALNIZ BUNUN İÇİN SEVSEYDİM SENİ / Cemal SÜREYA (Cemal Süreya'nın Güz Bitiği Kitabında bu dizeyle son bulan 20 şiiri)                                      İKİ KALP İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. EŞDEĞERİYLE YAN Eşdeğeriyle yanyana yürürken Cehennem sokağında birey olmak, Ve en inceldikten sonra İlkel s...

SESSİZ DİYALOGLAR

Dolunay konuşur benimle, Herkesin uyuduğu o eşsiz vakitlerde. Hele bir de İlhan abi geldiyse Değmeyin gitsin keyfime... Sokak lambaları susar, Hep bir ağızdan... Ağlayan bebekler susar Ve ben yine de seni anlatamam Nesin, necisin benim gözümde Kafamdaki sesleri susturamam Çığ karanlığı gecelerde bile. Ve ben, yine de seni anlatamam Kaybolur gidersin karanlıklarda diye. Sokak lambaları susar, Hep bir ağızdan... Dolunay konuşur benimle Her şeyin bir var bir yok olduğunu anlatır Bir masal anlatır bana Acısı, umudundan büyük Bir yitik aşk üzerine. -Selin'S-

AŞK DOĞURDU HERKESİ

Her şeyi bırakıp gitmek istemek, umuttur. Her şeyi bırakıp gitmek, hüsranı doğurur. Zaten aşk, hasrete ve hüsrana gebedir sana geldiğinde. Sadece belli değildir, farkedemezsin öngöremezsin Sana hayallerinden kalacak olanın sadece kırıklıklar olduğunu. Sevmek ister sevemezsin Çünkü onunla görmek istemiştin ömrünün sonunu. Aşk, yeryüzünde soyuttur. Aşk, onun yüzünde somuttur. Zaten özlemler de ondan doğduğu için öyle biraz acı verir kalbe, elinle tutamazsın Dokunmaya çalışmak boştur. Sadece hissedebilirsin onu. Ne kızabilir ne de affedebilirsin Aşk arafta kalmak gibidir, hislerin sonsuz soluğu... Kaçmak istiyorum yaşam alanımdan Gitmek istiyorum sendeki anılarımdan Sevmek istiyorum senden başkasını Seninle kıyaslamadan. Ama seni unutamadan Mümkün değil biliyorum Elimde değil, sadece şarkılara sığınıp Saman kağıtlara, senin kokuna Bir kaç kırık notaya sığınıp Soluğu hasrette alıyorum. Ne yana gitsen sarar özlem duygusu Ne kızabilir, ne de affedebilirsin onu. Sevmek ister sevemezsin Çünkü ...

'SANKİ'LERDE 'O'

Sanki sonradan eklenmiş gibiydim Güzel çıkan bir resmine. Sanki yama yapılmış gibi, dedim kendi kendime Hayatındaki büyük bir eksiğin üstüne. Tuhaf duruyordum, biliyordum. Benliğim tersti benliğine Sevgim yanından yöresinden geçmezdi Sendeki sevgi kavramının Ben sevgimi tutardım içimde Yitip gitmesin diye. Seni düşünerek, senli harflerle yazılıyordu Tüm satırlarım. Senden habersiz geçen bir hayatın üzerine. Şık durur tezatlar, severim çelişkileri bilirsin Sırf sen, sevgiye zıt gittin diye belki de Sevmiştim seni de. -Roman okumayı severim ama sevmem masalları Çok geçmişli zaman kullanıldığı için herhalde.- Geçmiş, geçmemiş olsaydı bile Sen yine aynı sen Ben yine aynı ben Hatalar aynı hatalar, Sevda yine tek bir kişide. Sonradan eklenmiş gibiydi, alaycı gülüşüm Senin gülmeyi beceremeyen o buruk haline Gülerken bile Sen Bir şeyler sorardın kendine Bakışların dalgın Aklın kim bilir nerde Ne kadar kızsam bile Severdim o hallerini be. Özel tekil kişi ...

GÖK KUŞAĞININ BAŞLANGIÇ NOKTASI

Aşk demişken Aşk garip kokar. Sevda, adının önüne gelen Kara/siyah sıfatıyla Akıllara yer etmiştir. Bazı duygular doğuştan gelmez, Sonradan edinilmiştir. Böyle hisler  tek düze devam etmez, Bir yerlerinden muhakkak incinmiştir. Özlem demişken, Özlem gece misafiridir. Sevda diyelim yine… Birkaç satırda kalacağını bile bile. Sevda, antik bir sandıktan çıkar, Ağır naftalin kokusuyla birlikte. Sandığa kaldırmış olmanız fark etmez o hissi; Muzurdur, çıkmaya yer arar Ve yine yer eder hayatınızda En umulmadık bir kişilikte. Hayal demişken, Hayal her yağmur sonrası gördüğünüzü sandığınız Toprak kokulu gök kuşağıdır. Sevda der şair, Ne anlama geldiğini bile bilmeden der bunu Uyak yapacak ya, sanki zorunlu. Ben hep derim Bu şairlerin var akıllarından bir (çok) zoru. Sevda biter, geriye kalır Cevaplanmamış bir yığın işaretsiz soru. Soru demişken, Çözümü yoktur sevdanın İlmek ilmek düğümleri atamazsın Sevda kan revan kokar İnce ince acıtır yıllar boyu D...

Kaçak

‘İnsanlar bana göre değil’ dedi kaçak. Kaçtı tabiat ananın kollarına. ‘Tabiat bana göre değil’, dedi Çok uzun sürmüştü yalnızlığı Babasının omzunda ağlamak istedi Gitti, sarıldı, tutamadı gözyaşlarını. ‘Babam, annem, bir aile hemen bunalttı’, dedi Gitmek istedi kaçak Ve gitti, ardına bile bakmadan koşarak. Bir başkası anlam veremezdi belki Ben anladım derdini. ‘Gel’ dedim, ‘dinlen biraz’. Hayatta bir amacı yokmuş Öyle söyledi. Bomboş gözleriyle inceledi -Türk kahvesini çok severmiş- Tepsinin desenini. Tepesi attı birdenbire Ansızın çığlık attı. Ürpertti beni bu beklenmedik tepki. Kendinden bezmişti kaçak Ama dünya üzerinde hiçbir yer yoktu Kendisinden kaçacak Sevmezdi vedalaşmayı Ve vedasızca terk etti dünyayı. Söz vermişti bana Gelip anlatacaktı, Ben bekledim, ayrı deliyim O gelmedi, yine de bekledim Ne bileyim… Sırları vardı dilden dile dolanan Kimsenin bilmediği, benim bildiğim Şeffaf sırları vardı. Nostalji dinlerdi kaçak Notalardan kaçamazdı bir...