Ana içeriğe atla

HİÇBİRi

Mesela ben,
Kalp kırılmasının sesini duyardım hep
Bir kalp kırılırdı, bir yağmur başlardı inceden
Gülüşleri mavilerde bulurdum
Daha güzel bir ses duyar gibi olurdum
Yosun sesinden.
Yok’ un sesinden…
Var olduğun zaman sen.

Demek ben,
Yaşıyormuşum madem
Hadi bırakalım nefes almayı.


Oysa ben,
Özlerdim, mücadele verirdim hep.
Ne mücadele sonuç verirdi, ne de özleyebilirdi özlenen.
Korkuyorum senden.
Hiç kimselerin görmediği bitap kar çiçeklerinin
Bahçemde açmasından doğan bir korku gibi bu;
Nadide, kıymetli ve de fani bir şeye
Koşulsuzca bağlanıp, korkuyorum sevmekten…

Halbuki güvercindin sen.
Çabuk incindin sen.
Benim savaşlarım vardı seninle paylaştığım,
Benim savaşlarım vardı, kurşunları kederden…
Benim mucizelerim vardı tel duvar arkasında
Kusursuzluğun gelecekle anlaşmasıyla birlikte
Tatlıya bağlanabilen…
Bundandır belki
Savaşların ortasında bekleyip
Yıkımları hayal etmem.

Galiba sen,
Bir temiz kağıt, bir tane mürekkepli kalem
Ve kimselerin ayak sesiyle paylaşmadığım gecem
kadar mutluluk verebilen…
Sen,
Sen -dolunay mı yoksa bakışların-
Hem hayran bırakıp, hem viran eden.

Demek ben,
Yaşıyormuşum madem
Hadi bırakalım nefes almayı.
Sen demek,
Anlamlarında hiçliği bulmakmış
Ki küçümseme n’olur,
Yüzlerce dönemeçten sana anlam topladım.
Ben de olmayanı anlatan kelime zannederdim ama
Hiçlik en az aşk kadar derin kavrammış.
Aşkın derinlerinde kaybolup,
Hiçliğe karıştığımda anladım.


Demek ben,
Yaşıyormuşum madem
Hadi bırakalım nefes almayı
Hayat isteyen insanlara.
Ki yarını düşünenler yaşasın
Bizim yerimize de.
Ağlamasın anneler, yitirip çocuklarını.
Hem,
Mesela ben
Ölümsüzlüğü adımladım, adi adım
Bir hayat bırakırım,
Ardımda kalır adım.
Yanında senin adın'sız.
Ya da yaşarım senin acın'sız,
Günlerin üstünden atlamam oysa ben
Yılların saçlarını okşarım.

Misal bu şiir
Benim aklımdan okunmayacak
Hiçbir akıl ve ses tonunda
Sana bakan hiçbir gözün
Benim gözlerimden göremeyeceği gibi mesela.
Hadi, bırakalım nefes almayı.



Selin'S

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...