Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kivi Çekirdeğini Doldurmayan Acılar

"Nefret ettiğini söylüyorsun, peki gerçekten ne hissediyorsun? Çünkü bunu diğer insanlara söylediğin zaman sadece söylediğini algılarlar ama ben biliyorum ki ilk aşkı unutmak kolay değil. Öyle kolay değil o işler... İlk emeklerin, ilk hislerin... Özlemiyle yanıyor olman lazım, ben olsam saçımdan itibaren alev almıştım şimdiye kadar... Özlemiyor musun?" Kırmızı kadına sordu bunu, ruhu kara saçları ve gözleri kara olmasına rağmen saçlarının ve gözlerinin karartısını aydınlık renklere saklayan kadın. "Elbette... İlla ki... Çok özlüyorum." Bir sessizlikten sonra devam etti: "Ama annemi kaybedişim geliyor gözlerimin önüne, Sonra insanlara 'ne kadar da şımarıklar' gözüyle bakıyorum sonra kendimi şımarık hatta hadsiz hissediyorum! Biri senin için o kadar emek vermiş ve artık istesen de göremeyeceğin bir insan, Diğer yanda senin annelik yaptığın ve kendi zevklerinden uzaklaşamamış, seni kendisi için değişmeye layık görmemiş, hak etmediği halde hala nefes ala...

Hayatımın İspanYOLCUsu

Merhaba, Her tavrın, her yüzün, her sesin senin tavırlarına, yüzüne ve sesine benzemesini isteyişim bu gidişle beni kendime düşman edecek... Merhaba satırlarımın sahibi, Hislerimin veya benim değil sadece sana yazılanların sahibi olarak kalacaksın. Başka çare yok ve neredeyse eminim üstelik: bu karar beni ciddi ölçüde pişman edecek. Uzun imgelerle yorduğum yazılardan, uzun açıklamalarla harcadığım yıllarımdan, uzun sessizliklerle tükenen anlarımdan, uzun süreler boyu silinmeyen anılarımdan özür diliyorum. Bir de senden. Aslına bakarsan sebebini pek düşünmedim.  Eğer biraz olsun hafızası güçlü bir kadın olsaydım, sözlerini atamasaydım eğer içimden, kırgınlık saklayıp büyütseydim sevgi yerine hayatımı ve hayatını cehenneme çevirirdi öfkemin ateşi. Anlamaya çalıştım seni. Emin ol hiçbir çabam sonuç vermedi. Ben de çırpındıkça batmaya başladım, panikle boğulma eşiğinde, son arzusu zamanı geri almak olan herkes gibi.  Yüz hatların, güldüğün zamanlarda çatlatırdı fikrimce, dünyan...
Bir kaç gidişti hayatımın özeti; düz bakan, gelişine yaşayan biri bunu böyle anlatabilirdi. İşin özü büyük mücadelelerdi. Aşka dair... Hani en çok istediğiyle sınanırmış ya insan, ben de bu hissi doya doya yaşamak istediğim için sanırım, sevgi bana yasak, aşk bana haram... Yokluğun mu? Sorma gitsin, zehir zemberek bir tat, nefeslerim diziliyor içime, hayat sensiz geçmiyor boğazımdan. Sen olmasan başkası olacak yalan söyleyecek değilim, ama sen ol, istediğim sensin, demiştim;  başkasını kaldırmıyor ruhum, başka sese tahammülü yok kulaklarımın ve senin rengini arıyorum hep gözlerde, bazen gölgeli, bazense hare hare... Bir cam fanus bıraktın bana, hayallerim gibi kırıktı. Sen yoktun, balık yoktu, mevsim yoktu. Senin olan-bitenden haberin yoktu. Bir de... Bir de sensiz en parlak yaz günü bile puslu, en sıcak deniz bile soğuktu... Denizden doldurdum fanusu, kırıklardan aktı tamamı, kısa süre içinde. Anıları koymak istedim, almadı. İçime ağlamaktansa ona ağladım ben de. Gözyaşlarımla...
Korkuyordum, Korkunun kendisiymiş gibi korkuyordum... Bu şehre kokun sinmiş, Her attığım adımda buram buram seni kokluyordum... Hayat korku doluydu, sokaklar senin kokunla kutsanmış; Ve ben aynı anda hem seni hem de seni kaybetmek korkusunu, Nefes alır gibi korkarcasına, yaşıyordum... Ben seninleyken yaşıyordum, şimdiyse Her gün gözlerini yeniden görebilme umuduyla, Çıplak gözle güneşe bakıyorum... Parlıyor elbet, bakışların kadar olmasa da Yakıyor içimi... Gözlerimi kaçırıyorum. Korkuyordum, Özensiz tavırların, önemsiz hislerin habercisi gibiydi. Muhtemel ayrılığın, bir simgesi gibiydi... Şimdi, yaşıyorum Burnumdan oksijen çekip, havaya karbondioksit bırakıyorum. Ve ne büyük acıdır ki, Bunca acıya rağmen, Ben seni hala çok seviyorum... Selin'S
Aritmik kahırlarla bedeni saran bir işkence, uyku... Tekerrür... Tarihin tuhaf kişiliği! Her gece uyuduğum aşkın kokusuna Her sabah açasım olmaya olmaya açtığım gözlerimi Kapatmam lazımdı unutkan karanlıklarda... ''Çünkü acele etmeliydi, kendi ölümünü ıskalamamalıydı insan'' ve yine yalnız bir nefes... Karavana! *** Abartılı hisler yaşıyorum,yargılama hakkı vermeden kimseye... Hem korkak hem cesurum aşkta, hangisi işime gelirse... Aklına bile gelmediğimi, sevilmeyip özlenmediğimi bile bile Hem özlüyorum, hem boğuluyorum şehrin sensizliğinde. Geçmişin içinde kendimi kaybettim, Seninle geçirdiğimiz günlerde... Anılarımızda boğuluyorum şimdi, Bir ömürü sarılıp geçireceğim Olandan bitenden bihaber kadehlere... *** Selestia

Öyle Bir Bitap

Eğer gün gelir de aşkla tanışırsam, Ben ses etmeden beni anlayacak, Sevgisini gözleriyle dünyaya anlatacak, Yaşamı anlamlı ve güzel kılacak -Belki biraz sana benzeyen birini- görmüşümdür. Eğer ağlayan yoksa yanı başında mezar taşımın, Yapayalnız yasadığım gibi "Öylece, öylesine, sıkıntıdan" ölmüşümdür. Eğer öylece ölüp gittiysem, Birisine kendimi anlatma isteğimi, kendimle gömmüşümdür... Hiç anlaşılmayan, her şeyi hep anlayan ama anlatamayan biri olarak yaşayıp, hiç yaşanılmadan göçmüşümdür. Eğer diyorum, eğer olur da özlersen, Gelip toplama küllerimi, Aniden yandığım gibi, Bir anda sönmüşümdür... Selin'S
Sırılsıklam olmuş bir ağacın tüm yapraklarıyla yağmura kucak açması gibi, tüm hücrelerim ve benliğimle aşıktım sana... Sular seller gibi seviyordum, bir tane daha aşk kalmamışçasına seviyordum, dünya üzerinde hiç bir yerde... Gözlerimi kapatıp çok etkileyici bir sesten 'silence'ın içime işleyişi gibi... Uzakların içime işkencesi gibi, tüm hakikat kavramlarını baştan yazarcasına, her gözlerimi açışımda yeniden aşık olurcasına; her sinirimin tam bir metamorfoz sonucuyla aşka dö nüşmesini hayretler içinde izlerken, hayretin kendisi gibi şaşırarak kendime, dönüp küfretmenin rahatlığıyla tüm evrene, hiç aşka inanmayan ben, seviyordum işte... Ölürcesine, tekrar dirilircesine ve sustuğum halde dünyanın bir ucundan duyulurcasına... Tüm sevgi terimlerini yıkıp, yerine yeni kelimeler bulurcasına... Yağmurlar gibi seviyordum, hayat suyu oluyordu aşk bana, ben sana yağıyordum inadına. Selin oluyordum, toprağın oluyordum sonra, tüm göz yaşını içine çeken... Boşluğum şimdi ne tadım var ne...

Yağmurun kendisi gibi...

               Daha bir tuzluydu bugün, uyanık kalabilmek için içtiğim zoraki yudumlar... İçimdeki, karnı deşilmiş palyaçolar, kanları aksa da, yine zoraki kahkahalarla çınlattılar beynimin duvarlarını. Sekiz sene daha yaşlandım bugün, gözyaşımı döktüğüm her saat bir sene gibi geçip gitti günümden... İstemli yalnızlığıma hal hatır sordum. Bardaktaki kahveyle birlikte soğudum. Ancak bir palyaço kadar tuzlu ve bir bardak kahve kadar mutluydum işte. Hiçlik.                  Ah, ben bir balık olsam, suda  boğulurdum. Ben, bir anne olsam ellerimle toprağa verirdim çocuğumu. Hayatın benimle bitip tükenmek bilmeyen bir sorunu, bir intikamı vardı. Şu hayattan bana birkaç şey kar kaldı. Doğum günümde bir lanet, altında doğduğum takım yıldızlarında acımasız bir orestes sendromu... Oryantalist bir doğumun inatçı tutunuşu... Bir de ölü anılar, avuçlar dolusu...             ...

D(S)elinin İşi

                         Geçmişe özlemler başlıklı bir yazı yazacağım; içinde hiçbir şeye özlemim kalmadığından memnun ve aynı sebepten şikayetçi, ağır tezat içeren bir hisse yaklaşacağım. Yaktım tüm hisleri! Dizeleri ve aklı da yakacağım. Selindir, ne yapsa yeridir deyip uzaktan uzağa öylece bakacağım. 25-30 yaş aralığına çivi çakmadım ya hu!... Denizler de sizin olsun, ben dökme demir raylarda kulaçlar atacağım. Yalnızlık hissiyle başa çıkabildiğim için önce kendimi kutlayıp, çıkabildiğim başımdan bir şapka çıkaracağım. Saygıdan değil yani, saç diplerim yanıyor; dünya denen cehennem sıcak biraz... Aşkla üşüdüm ve yalnız yanacağım.                    Ruhu eşsiz bir insan, 'ruh eşini bulma' hayalini hiç bir zaman kurmamıştır. Süper dehası olan delinin tekidir çünkü; biraz bükmüş olsa bile hiçbir kalbi kırmamıştır. Toplumun ona uymasının imkansızlık derecesinin farkın...
Gerçek anlamda her insan biraz deliydi ve delilik kadınlarda daha çok görülürdü. Bense birazdan, biraz fazla deli; yarım bardak biradan biraz daha zehirliydim fakat öldürmezdim seni... Oysa her insan öldürüyor muydu sevdiğini? Ben yaşıyorum, söylesene sevemedin mi sen de, geri kalan herkes gibi? Aynı tonduk sevgi'm. Güneşin doğuşu ve batışı da aynı tondu ona bakarsan... Oysa güneşin doğuşunda sahillerde kimse olmaz ve meydanlarda kimse olmazdı, batışında ise iğne atsan yere düşmezdi. Öyle bir meydan mıyım, gün batımı mı yoksa güneş mi? Tek bildiğim, aynı değiliz. Oysa bakışların kaldı, bakışların.... eskiye dair hatırladığım tek karelik bir fotoğraf olacaksın. Ve şimdi ne şiir olur senden, ne de ben bu hikayeyi tamamlarım. Valizler hüzünlü... Dokunma, ağlarım... Selin'S

Susamlar

            Sanat kabızı o şehre, görmeyi çok istediği bir tiyatro oyunu gelmişti. (Şaşırtıcı bir şekilde- ve şaşırtıcı olmayacaktı ama- para kabızı insanlarla dolu olacaktı o salon; bir iki saat içinde hiçbir şey anlamadan, o aptal gövdelerini orada gösterip çıkacaklardı salondan.) Bilet fiyatlarına baktı, cep ve iç yakıcıydı fiyatlar. Oysa sanat, parayla icra edilen bir şey olmamalıydı. Sokaktaki adamı düşündü, nefesi simit kokardı, sanatla yatar sanatla kalkardı. Çocukları güldürmekti onun için sanat, sevgisini kağıda, özlemini tuvale anlatmaktı... Yolda gitarıyla söyleşen bir gence, bir fincan kahve ve biraz gülümseme bırakmaktı. Yaşamaktı sanat ve nefesler bedavaydı... Netice olarak, biraz sanattı bu kez kızın içinde kalan, o da o gün erkenden yattı. Rüyalar rengarenkti, renkler sanata araçtı ve rüyalar bedavaydı. İnsanlığa ters düşen bir düzlükte yaşıyordu, ne kadar yaşamak denirse buna...               Devrik cümle...

İnsan Nerededir

İnsan, insana özlemindedir. "Üç nokta yanyana" diyerek,  bir metin yazdıran ilkokul öğretmeninin hitap ettiği sıralarda otururken Üç noktanın çok iyi anlaştığını düşünen Bir çocuğun hayallerindedir. İnsan, insanla yan yana iken Yine de anlaşamadığını gördüğü yerdedir. İnsan sonu getiremeyip Noktanın noksan olduğu bir dizedir. İnsan mı? Dağınıklık içinde tek düzen Farklılık içinde tekdüzedir. İnsan, diyorum verdiği sözlerindedir İnsan gözlerindedir. Üzülerek buğulanan, sevda ile parlayan Duygulu bakışları yönelttiği an Ne bir soru sorulur ne bir laf söylenir İnsan özlemindedir İnsan gözlerindedir... Selestia