Ana içeriğe atla

Kivi Çekirdeğini Doldurmayan Acılar

"Nefret ettiğini söylüyorsun, peki gerçekten ne hissediyorsun? Çünkü bunu diğer insanlara söylediğin zaman sadece söylediğini algılarlar ama ben biliyorum ki ilk aşkı unutmak kolay değil. Öyle kolay değil o işler... İlk emeklerin, ilk hislerin... Özlemiyle yanıyor olman lazım, ben olsam saçımdan itibaren alev almıştım şimdiye kadar... Özlemiyor musun?"
Kırmızı kadına sordu bunu, ruhu kara saçları ve gözleri kara olmasına rağmen saçlarının ve gözlerinin karartısını aydınlık renklere saklayan kadın.
"Elbette... İlla ki... Çok özlüyorum."
Bir sessizlikten sonra devam etti: "Ama annemi kaybedişim geliyor gözlerimin önüne, Sonra insanlara 'ne kadar da şımarıklar' gözüyle bakıyorum sonra kendimi şımarık hatta hadsiz hissediyorum! Biri senin için o kadar emek vermiş ve artık istesen de göremeyeceğin bir insan, Diğer yanda senin annelik yaptığın ve kendi zevklerinden uzaklaşamamış, seni kendisi için değişmeye layık görmemiş, hak etmediği halde hala nefes alan birisi... Özlem hissettikçe kendine kızma durumunu yaşadın mı hiç? Sen yaşama. Kaldıramazsın."
Anlattırdı...
O anlattıkça, yaşadıkları canlandı aklında...
''Bir laf vardır, bilirsin, 'çok gülmek ağlamak getirir' derler hatta ben de çok güldüğüm günlerin sonunda mutlaka bir şey yaşarım. O gün, o kadar çok 'seni seviyorum' dedim ki, öyle içten... Biteceği belliydi. Bilirsin, aşk bitermiş, sevgiler bitmese, diye bir şarkı vardır. Aramızda hala sevgi vardı, ama sadece birinin sevmesi ile daha ileri gidemezdik. Belliydi. Dinlediğimiz şarkılar bile eskidi. Yüzüme bak... Çizgilerim eskidi. Emek, ölmek demek değildir. Daha iyiyi getirsin istedim her gün aydınlanırken, hiçbir emek hiçbir şeyi iyileştirmedi...''
''Değişmedi mi? Seni kaybetmekten korktuğunu söylemiştin, değişebilmiştir belki?''
''Şu sözü çok severim: 'dağlar birbirine kavuşabilir ama bir insanın değişmesi mümkün değildir.' Değişti, bakışları değişti, ilgisi değişti, hayalleri değişti, ama hep kötüye... Ve en kötüsü de ne biliyor musun? Başkalarında aradı teselliyi. Benden sonra başka ellere değdi eli. Ben buyum, dönmem geri.''
Parçalanmış yerlerini kül tablasına bastılar.
Yanık gül koktu...
Yine hayaller üzerine bir fincan kapattılar,
Falların da sonu yoktu...

Selestia


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...