Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İhtimaller Denizinde Bir Çakıl Taşı

Gerçeklerin boğuculuğuna inat, ihtimaller biraz daha güzeldi... Yolunda gitmeyen şeyler sık yaşansa da, bir an gelir her şey düzelirdi... Hep ilk bahar, hep cıvıl cıvıl olacağını düşündüğümüz his mevsimleri geçer gider, siz hiç farkına varmadan, güz geliverirdi... Ve güven limanı sandığımız o insan, aslında tehlikenin tam olarak kendisiydi. Bir ihtimal daha vardı, o da ölmek miydi? İhtimal, hayallerin ikinci şahsa anlatılma sebebiydi. Dedim ya güzeldi ihtimaller, ama gerçekleşmesini çok isterseniz, üzerdi ihtimaller; işte, ''birlikte bir gelecek hayali'' de bunlardan birisiydi. Bir katsayının umutla çarpımı ve realitenin bu çarpıma oranıydı, insanoğlunun ihtimal dediği...  Bir yerlerde unutulmuş bir şeyin, orada bekliyor olma ihtimali sevindirirdi ya da kendiliğinden gelme ihtimali daha çok mutlu ederdi. İhtimalin derecesi önemli değildi, önemli olan neler götürdüğü ve neler getirdiğiydi... Bir ihtimal daha vardı, o da sevmek miydi? Aynı şehirde karş...

Sondan Dokuz

Her yazıya gözyaşlarımın eşlik ettiğini çok kişi bilmez. Hala seni sevdiğimi de... Ezanlar şahit, her harfte, bir yudum içtiğime. Hastalık teşhisleri konulmuştu oysa benim yaşlılık çeken, hüzün kokulu duman-nefeslerime... Bugünü seni düşünmeye ayırdım, tıpkı bundan önceki kağıda son kez seni yazdığım gibi. Ve yine bir daha düşünmeyeceğim, yine bir daha yazmayacağım kağıtlara ismini... Nefesimi tutacağım battıkça anılara, ve biliyorum boğulacağım sensiz yarınlarda... Çünkü sevdiğim herkes uzaktaydı bir şekilde ve ben kaybetmekten korkmuştum seni... ''-O kadar karamsar bakma geleceğe, belki bir şeref yoksunu gelir ve sen ona ''şimdiye kadar nerdeydin'' diye sormak istersin... -O şeref yoksunu zaten gelip gitti, kardeşim.  Sormak istediğim şey şu artık ''Hani hep yanımdaydın, şimdi nerdesin?'' Sayende koskoca bir çağdan, Devasa bir şehirden, Kendimden, senden ve aşktan Nefret ettim... Selin'S
İzlerin silinsin diye yağmurlarla yıkadım ardından, geçtiğin sokakları...  Unutmak için havai fişekler adadım meleklere, gönülleri eğlensin diye.  Gökyüzünü delip geçti, hüznümün ışıkları. İzlerini silmesi için harcadığım yağmurlar, canlar aldı bu şehirde... Unutayım dedim, sileyim her şeyi Aşka dair ne varsa, kalan içimde Hatırlamak istemedim artık ismini Öyle bütünleşmişim ki sensizliğinde, seninle, Hatırlamayı unuttum günün birinde... Aynı cümlede iki kez 've' kullanılmazdı, böyle öğretmişlerdi Devam eden hiçbir şeyi sevmiyor gibiydi insanlar... Gökkuşağı 7 renkten, hayat nefes almaktan ibaretti Zannedersin ki ömürleri boyunca bir kez aşık olmamışlar! Biz devam edelim 've'yle bağlanan cümlelere Biz gösterebilelim 8. rengi, gökkuşağı içinde Ve yine söylüyorum tarif etmeyi başaramayız belki Ve biz öğretebiliriz sevmeyi, Her bir küçük bedene... Selin'S

Hasrete Dair

Yaralarımın ilk kanama yıl dönümünü kutluyorum eskidikçe kaliteli hale gelen, bir zamanların en ucuz şarabıyla birlikte... -Belki biz de güzelleşirdik, eskiyebilseydik eğer- Resminin üstüne döküyorum son yudumu, hala güzelsin. Yordu bu his beni ama, özlüyorum. Çok zaman geçti, özleniyorsun. Her bir mimiğin aklımda, kokun, sesin, tepkilerin, etkilerin... Özlemek yarasıdır kalbin. Öylece kanayan ve o kadar derin... Yara bantlarıyla geçiremeyeceğin, geçmeyeceğini üzülerek fark ettiğin... Ben de, 'bırakayım, hava alsın iyileşsin' dedim. Bir sene, iki sene, sen dönene kadar, ben ölene kadar. Sevgi mi? Kalsın bir köşede, niyetliyim... Belki biz de eskirdik, kilitlenebilseydik eğer... 'Sen şimdiye kadar nerelerdeydin, neden daha önce gelmedin' diye sitemler etmem gereken pek çok insan çıktı karşıma, düğümlendi dilim. Sana ben hislerimi hiç belli edemedim. Müsaadenle sana son bir kez sarılıp, son nefesimi verebilir miyim? Belki de ölmeliydik ayrılma...

Anlamak Çizgisi

Umutla gelmeni beklediğim saatler, her baktığımda ilerliyordu, durduramıyordum. Geri getiremiyordum zamanı ve seni. İşte bunu fark ettiğimde, güçsüzlüğümü anladım. Affedemiyordum kendimi ve seni, aklıma geldikçe acılarım, öfke bürüyordu kalbimi. Senden sonra sevemediğim zaman, bir başka kişiyi. kalpsizliğimi anladım. Bir başıma aşamıyordum engelleri, tek başıma silemiyordum hafızamdan izlerini... Vakitli vakitsiz içime dolarken kokun, tarif edemediğimde kimseye hissettilerimi, yanlızlığımı anladım... Bir güvercin tüyü düşsün diye beklerken, soğuk bir günde tir tir titrerken, seni görebilmek için hep uyumak isterken, yanımda olmadığın her anı lanetleyip yanlışlığımı anladım... Selin'S

TEPEGÖZ HİKAYESİ

Bir gün sızın dinse de kalbimde, Tek kalan acı sen olsan da mazimde Kilit vurup gider gibi tüm bir tarihe Gözlerine mühürlendiğim yerde kalayım... Yalnızlığın kokusu sarsın odamı Tek başıma karşılayayım yetmiş yaşımı Kilit vurup dilime, susarken adını Gözlerimi kapatıp, seni duyayım... Titreyen ellerimden dökülen kahve, Tek bir eski nota, güzel bir beste Kilit vurup kapıma, dönünce kendime Gözlerini düşleyip huzur bulayım... Gelecek dediğim zamanları geçirip tek tek Dönecek dediğim umudu zamanla kaybederek Dilim tutuklu, hafızam boş, ellerim titreyerek Gözlerini bıraktığım yerde durayım... En sevdiğim kırmızıyı seçemiyorken Senden başka kimseyi sevemiyorken Haydi şimdi uyan, kavuşmak için hala erken Gözlerinde bir tutam iz bırakmalıyım... Solup solup açarken o gonca güller Hatıra kalır gülüşünden, gamzeler Ne zaman yener aşkı, ne mesafeler Gözlerinin ağırlığıyla, dağlar aşayım... Sen bana bakacak kadar yakın ol yeter, Ben gözlerimin birini Tep...

Ayrılık Dediğin

  En neşeli müziklerin bile acı verdiği yerdeyim şimdi... En gülünç anılarım yakıyor en çok da, gözlerimi... ''Seninle'' ve ''sensiz'' devirler var şimdi hayatımda, ne senden sonrası ne de öncesi... İçimde hissettiğim o dev boşluğun, tam da kendisi gibiyim şimdi...  Yeni aşklara yelken açmak istedim, bir de baktım ki, ne yeli var yelkenlimin ne de direği...Vazgeçtim haliyle. Kabullendim keyifsiz akşamlarda hoş insanlarla biraz muhabbet edip evime dönmeyi...        Üstüne koca-karı-hurafeleri basıp sirkenin içinde beklettiler hislerimi ve yine de erimedi. ''Alkoldür panzehri'', dedi biri... Kimisi de ''Zaman alır ayrılığın zehrini'', dedi. Başka birisi kendisini hayatıma aldığım anda tüm zehri kusup rahatlayacağımı iddia etti... Hiçbir öneri kar etmedi... Ben de el-mahkum alıştım sensizliğin zehrini ve benimsedim onu, tıpkı sen hayatımdayken seni sevdiğim gibi...       Sevmeyi beceremediğim gibi, ayrılığın da üstesin...

PÖRÇÜK

          Herkesten vazgeçilebilirdi hayatta, herkes bir kayıp olarak feda edilip, 'yaşanmıştır' damgasıyla geçebilirdi kayıtlara... Giderek törpülenmesi ve yumuşaması gerekirken, sivriliyordu sanki karakterim. Her gün daha acımasız, her gün daha cüretkar, her gün biraz daha...Bilmiyordum hata yaptığımı bu defa. Bilsem yapar mıydım, bilmiyordum bunun cevabını da... Kabullenemiyordum. Anlam veremiyordum. Zaman 'bana bırak' dediğinde güvenmiştim oysa. Giderek acıttı canımı zaman, her saat başı bir doz daha... Merhem olması gerekirken tuz oldu, tuzla buz olmuş bir kalbin üstüne zamanın çıkıp tepinmesi değil, sadece 'özlenilen' iyi geliyordu.        Hiç bir beklentim yoktu, söylemiştim. Düşüncesizlik de beklemiyordum lakin. Severdim incelikleri, bildiğin gibi. Belki biraz daha fazla. Düşüncesiz davranışlar iterdi beni. Evet, elmanın beni sevmesi de şart değildi. Ben günde üç defa elmayı düşünüp, elma ağacının yapraklarının hışırtısıyla da ...

DEŞİK

Delik deşik ikilemesindeki deşik sözcüğünün anlamsızlığıyla yazıyorum bu satırları, delik deşik olmuş bir ruh ile... Yarı anlamlı yarı ağlamaklı. Başını es geçip, yarısından okumaya başladığımız bir hikayeydi bizimki; ne yaparsak yapalım, bir şeyler hep eksik kaldı... Hiç bir renk olmayan gökyüzünde On renkli bir gökkuşağı gördüm Renkler adındaki harfler gibiydi... O kayarken dilek tuttum sonra. Çok sevdim bir de... Herşeyi yanlış yaptığım gibi. Öylesi bir üşüme ki bu, Toprakla örtün şimdi Anlamsız bedenimi... Korkularım vardı, ne kadar mücadeleci ve cesur görünsem de, zamanla artan korkularım... 'Hızlı yaşanan çabuk biter, her aşk ateşi bir gün söner,  en yakınım dediğin insan er ya da geç seni terk eder...' bunlarla doldu senelerdir kulaklarım... Yalan da değilmiş söylenenler; senle ve senli gelecekler düşlerken, dibini kazıyorum şimdi yalnızlıkların... Eskiden en sevdiğim anlardı, o kutsal yalnızlıklar; oysa ben yüzyıllık alışkanlığımı bir kenara bırakıp, sana alışmışım....
İçimde farklı bir hisle uyanacağım bu sabaha, Köz olmuş gibi içim yana yana değil, Alev gibi parlayarak... Göz pınarlarım kurumuş olacak gözlerimi açtığımda, Akıttım içimde kalan ne varsa, ağladım sanma Bu benimki, Gözlerimden akanlarla, içimi söndürmeye çalışmak... Özlüyorum sanma, Bu bendeki, Her an seninle konuşabilme ve sarılma isteğiyle boğuşmak... Ve şimdi deli gibi, delik deşik gözyaşları akıtmak istiyorum Üzülüyorum sanma, Bunlar mutluluklardan yapılmış gözyaşları olacak, Ve sağanak akacaklar en son senin değdiğin yanaklarımdan Her mutlu çift için bir tane, Her kahkaha için bir tane, Her umut için bir başka tane... Bu sabahlar bana, sensizlikte doğmayacak. Uyuyamıyorum sanma, Bu bendeki, Rüyalarımda seni görüp de uyanınca, Gerçek olmadığını fark etmekten korkmak... Bugün, bu gece Bana sabah olmayacak... Selin'S

UMUT İÇİN

İnsan seçimlerimiz talihsizliktir Seçemediklerimiz şansın kendisi... Bazen, kan bağı olmayan bir kardeşliktir Sonradan keşfedilen bir umut ülkesi... Bilinir ki kordonla bağlanamaz hiçbir his Hiçbir makasın kalp bağını kesemeyeceği gibi... Kardeşlikte aranmaz, yek göbek bağı Sevilir aynı dili konuşunca insanlar Gözyaşları aynı,gülüşler aynı, umutlar aynı... Eskiden gözyaşımız ufaktı, emekler ufak, kahkahalar hudutsuz Elle tutulamaz sebeplerimiz vardı gülmeye, Kimsenin bilmediği, bir bize somut. Zamanımız daraldı, arttı emeklerimiz, büyüdü kederlerimiz Bir mayıslar 'emek'ti; iki mayıslar 'Umut'... Selin'