Ana içeriğe atla

Ayrılık Dediğin


  En neşeli müziklerin bile acı verdiği yerdeyim şimdi... En gülünç anılarım yakıyor en çok da, gözlerimi... ''Seninle'' ve ''sensiz'' devirler var şimdi hayatımda, ne senden sonrası ne de öncesi... İçimde hissettiğim o dev boşluğun, tam da kendisi gibiyim şimdi...  Yeni aşklara yelken açmak istedim, bir de baktım ki, ne yeli var yelkenlimin ne de direği...Vazgeçtim haliyle. Kabullendim keyifsiz akşamlarda hoş insanlarla biraz muhabbet edip evime dönmeyi...

       Üstüne koca-karı-hurafeleri basıp sirkenin içinde beklettiler hislerimi ve yine de erimedi. ''Alkoldür panzehri'', dedi biri... Kimisi de ''Zaman alır ayrılığın zehrini'', dedi. Başka birisi kendisini hayatıma aldığım anda tüm zehri kusup rahatlayacağımı iddia etti... Hiçbir öneri kar etmedi... Ben de el-mahkum alıştım sensizliğin zehrini ve benimsedim onu, tıpkı sen hayatımdayken seni sevdiğim gibi...

      Sevmeyi beceremediğim gibi, ayrılığın da üstesinden gelemedim. Oysa ayrılık dediği şeyin hakkını vermeliydi insanoğlu. Oysa ayrılık dediğin, dönüşü olmayan bir yolculuk olmalıydı ve benim aklımda ''Acaba bir gün yollarımız kesişir mi?'' sorusu dönüp durmamalıydı sinsice... Sen ellerimi tutarken sıcaktı kalbim, Şimdi içimde biriktirdiğim yalnızlık önce ellerimi buz kesti sonraysa yavaş yavaş yüreğimi buz kesti; bu evre tamamlandığında ise hislerim tükenmiş ve gözyaşım kalmamıştı...
Yalnızlığım arttıkça öğrendim kendime karşı dürüst olabilmeyi ve tekrar cevapladım aklımdaki soruları: ''Bir gün, bir yerlerde kesişen yolumuz olacak mı?', sorusunun cevabı ''Olmayacak''tı... Olmayacaktı, biliyorum olmayacaksın. Giderken arkamdan bir tas su dökerek uğurlamalıydın, dönüş yolum kapalı... Yokluğun çok ağır hissediliyor bu şehirde; 'karasal iklimde denizin kokusunu içine çekip çekip, kendinden şüphe eden insan', hallerim. Sen inanmazsın ''Olmuyor sensiz'', deyişlerime; yokluğunda bu şehir, bir harabe sevdiğim...

       Post-travmatik anlar yaşamıştım senden sonra... Hiçbir şeyi silemeden her şeyi silip yeniden bir yerlerine iliştirmek hayatımın, hiç gözyaşı dökmeden, kısacacı ve bir çırpıda ağlayıvermek kimsenin olmadığı bir yerde, gezinip durmak ikilemlerde ve cevabını kimsenin veremeyeceği hesaplar sormak hafiften seslice... Hiçbir şey hissetmediğimi düşündüğüm anda, kalbimin delice burulması, ucuz bir film eşliğinde... Ayrılık dediğin... Yaşamın anlamsızlaştığı yerdeyim...

Selin'S

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...