Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
 Çünkü... İnsanların içi teflonlar gibidir. Çizikler kanser eder Ve çizildikçe zarar verir...

Durulanmayan Teflonlar

 Duru olmak istedim. Sildim makyajımı, ojelerimi sildim. Pişmanlıklarımı ve beklentilerimi sildim. Dupduru baktım aynaya ve durulur muyum diye düşündüm. Sonra saçma bir anı geldi aklıma. Babam demişti "Ben isimlerin karakter üzerinde bu kadar etkili olduğunu bilsem kızımın adını Selin koymazdım; zapt edilemeyen nehir demekmiş ve asla zapt edemedim." Biliyor musun baba, kendimi ben de zapt edemedim. Olmadı. Olamadım. İç Anadolu'da zapt bitmiş. Çünkü insanlar diğer insanları düşünceleri altına almak için zaptları tüketmiş. Ancak çok saçma yine, sen beni her koşulda severdin. Sanırım koşullar bitmiş yeryüzünde. Sanki başka bir isim kalmamış mıydı dünya üstünde?  Duru olmak istedim. Sen denen bilinmezlikle arkadaş olmak. Çünkü o zaman yanyana zaman geçirince sıkılmazsın, içini bana açarsın, düşmanın saymazsın arkadaş olursak. Çünkü bunaldım sıkılmandan, gizlenmenden ve düşman sanılmaktan. Ve biliyor musun, pişman sayılmam. Duru olmayı engellese de pişmanlıklarım, parmakla te...

Teflon sanrı

 Hiç kimse için hiçbir şey yapamadım ve tam olarak çaresizliği öğrendim. Konuşarak yanan yerlere bir ağaç dikemedim ve kokuşmaya başlayan ilişkilere bir parfüm süremedim. Elimden gelmedi değil, elimden gelirdi. İçim almadı diyelim.  Hiç kimsenin gözyaşına uzanmadı ellerim. Oysa uzansam durdururdum sel altında kalan şehirlerin kederini. Temizlenmek, ille de yıkanmak değildi. Senden arındırılmış şehirleri sevdim. Senli şehirler sular altında kayıp şimdi. Hiç kimsenin cenazesine gidemedim. Yapabileceğim bir şey yok çünkü, yalan söylemek haricinde. "Zamanla geçecek üzülme"… diyemem ben sevdiklerime. Çünkü geçmeyecek zamanla, çünkü iyi tanırım gidenleri; geri dönen görmedim içlerinde.  Bir şeyler içimde kaldı, kapağı bozuk bir çekmece misali. İhtiyacım var ulaşamıyorum, açılacak gibi duruyor ancak hiçbir şekilde açamıyorum. İçimde kaldıysa yakında küflenir. İçim nemli gözyaşlarından. Sellerim altında kaybolan şehirler gibi... Umay Selin 

Teneke Nağmelerden Teflon

 Beş saatlik ve beş kez bölünmüş bir uykudan ilgi uyandırma suretiyle ayrılmak selin işi. Sonra yirmi beş saat devam eder hayatına. Rüyalardan nefret etmiyorum, alt etmek değil derdim, uzak dursam yeter düşüncesindeyim. Çünkü ben nefret sığdıramam hayatıma, bunun için fazla gelir içtenliğim. Çok sert isem, kendimi alkolle yıkar yumuşatır ve akarım satırlara. Çünkü var olabilmek için kaskatı büsbütün gibi saçma ikilemeler gibi, ikileme düşmeden yekpare güçlü görünmeliyim. Sesler fazla, fazlaca yorgunluk var hayatta. Teneffüs isteği yine... Dinlenmeliyim ama dinlenmek için çok yorgun benliğim. Umay Selin   

Teneke Nağmeler

 Bir çığlıkla ciğerlerimi açtığım günden beri, şu hayat bana bayram yeri. (Hayır, yok bu değil.) İlk nefesimi aldığım günden beri, şu hayat bir okul gibi. (Evet, bu.) Teneke kalelerden teneffüsleri iple çekiyorum. Çünkü senin en çok sözlerini severdim, Hayatın da teneffüslerini. Bir temiz hava almaya çıkma boşluğu gibidir yaşamak... Güzel şeylerin habercisi olan o teneffüs zillerini takip eden kahkaha atma boşlukları kadar yaşar insan. Tam o bahçede bir an durup karşı taraftaki inşaata bakarsın. Bitmemiş. Bitmiyor. Bitmeyecek...  Neyi inşa etmeye çalışıyoruz sahi? Bitmek bilmeyen inşaat çabalarımızın sonunda kurabildik mi kendimize, içinde nefes alabileceğimiz o kutsal aidiyet meskenini? Yoksa hayatımız sadece o durup soluklandığımız küçük anların birikimi mi?  Teneffüslerini sevdiğim hayat.  Bir okul müdürü elinde cetveliyle zehir edecek mi korkusu yaşatma bana, hayattan çaldığım anlar zaten kısa süreli. Kayıplar verdim, her zerresini sevdiğim hatalar yaptım, evet o...

Arada

 Evet, hesap soracak cesaretim varken yapıştığım doğrudur kolasız yakalara. Ve evet, cesaretim varken takıyordum moda tersi ya da de/mode fötr şapkaları. Bir de kendime arkadaşlık etmeye cesaretim vardı. Hep birlikte yapardık tüm çılgınlıkları. Merhaba cesaret Selam fötr şapkalar Nasılsınız çılgınlıklar?  Yabancıl, ancıl bir boşlukta bir şarkı sesleniyor :

Varsan diye

 Seni hissettiriyor attığım her adım, çünkü her adımda benimlesin biliyorum... Ve sırf seni yakınımda hissetmek için hevesle yürüyorum seninle yürüyemediğim yolları, ve ben sırf sana benziyor diye yolları da seviyorum. "Gidelim buradan, pusulam rüzgâr", diyen bir kadını dinliyorum. Sonuca ulaşmayan muhteşem girişimleri olan bir kadınla da seni dertleşiyorum. Burada ismin geçmiyor ama bu esamen okunmuyor demek değildir; bir sigara dumanının cama bıraktığı iz gibi geçiyor adın. Işıkları yandıkça içimin, orda sen varsın ve bunu bilmek yetiyor bana.   Ve belki senin görevin bana aşkı yaşatmaktı. Ve belki senin yerin, yazılarımın satırlarıydı. "Ve belki başka bir yerde senle ben çok mutluyuzdur",diyen o sesi kulaklarımdan hiçbir şey uzaklaştıramadı.  Bazı şeyler avaz avaz haykırışları hak ediyor. Ben içimin iki dağının arasından haykırıp, sesimin bana geri gelişini dinliyorum. Umut! Diyorum. Umut. Mut. Ut, ut, ut... Bir şeylerde mesaj aramak da yoruyor insanı. Ut mu dinl...

Yabansı

 Niçin ağladığımı bir bulabilsem, Neden her şeyi tüm gerçekliğiyle anladığımı... Sarılırdım sıkı sıkı kendime, 'Az kaldı', derdim. 'Bu kadar kendine zulmetme'. Tanımadın mı beni sevgili benliğim? Ne de uzun zaman oldu kendime dönmeyeli Yabancılara sarılma diye sana ben derdim, Ama sar beni Ben kendime hala o kadar yabancı değilim. Okumadığım tek şair, Aynadan en çok nefret eden kadın, Tüm sessizlikleri bağışlayan... Ben, benim. Neden bu kadar yabancılaştı kendime, ellerim... Umay Selin

Bir İddia

 İlham perimle bir iddiaya girdim, 'Sebepsiz ölümlerin sebebi olmayacağım, Yaşamayı seveceğim, Bir daha içmeyeceğim' İddiayı kaybedersem bir daha adalet beklemeyecektim. İddiayı kazanırsam bir defa girecektim çok istediğim o berrak suya. İlham perimi öldürdüm. Anlamı, bir daha adalet beklememek ve iddiayı kaybetmekti. Sebepsiz yere bir ölümün sebebi oldum ilk defa, Duygularımın cenazesinde ayakta alkışladı beni  Tanımadığım bir çift eldiven. Bir daha yaklaşamazdım o berrak suya. İlham perimi özledim. Yaşamayı sevemedim bir daha, Heyecan hissi terk etti. Hep içtim ve her zamanki gibi kaybettim... Bir kez daha iddiaya girsem Fırfırlı pembe bir külot dikerdim İlham perimin minik poposuna. Ve kazandıklarım umrumda olmadan, Mutluluğu dinlerdim. Şimdiyse aynı sesle söylenen aynı şarkıyı dinleyerek Tükenecek nefeslerim. Umay Selin