Ana içeriğe atla

Teneke Nağmeler

 Bir çığlıkla ciğerlerimi açtığım günden beri, şu hayat bana bayram yeri. (Hayır, yok bu değil.)

İlk nefesimi aldığım günden beri, şu hayat bir okul gibi. (Evet, bu.)

Teneke kalelerden teneffüsleri iple çekiyorum.

Çünkü senin en çok sözlerini severdim,

Hayatın da teneffüslerini.

Bir temiz hava almaya çıkma boşluğu gibidir yaşamak... Güzel şeylerin habercisi olan o teneffüs zillerini takip eden kahkaha atma boşlukları kadar yaşar insan. Tam o bahçede bir an durup karşı taraftaki inşaata bakarsın. Bitmemiş. Bitmiyor. Bitmeyecek... 

Neyi inşa etmeye çalışıyoruz sahi? Bitmek bilmeyen inşaat çabalarımızın sonunda kurabildik mi kendimize, içinde nefes alabileceğimiz o kutsal aidiyet meskenini? Yoksa hayatımız sadece o durup soluklandığımız küçük anların birikimi mi? 

Teneffüslerini sevdiğim hayat. 

Bir okul müdürü elinde cetveliyle zehir edecek mi korkusu yaşatma bana, hayattan çaldığım anlar zaten kısa süreli.

Kayıplar verdim, her zerresini sevdiğim hatalar yaptım, evet oynadım kabul, bir kedinin fareyle oynadığı gibi... Sonucunu düşünmeden attığım adımlarım oldu, bolca da kanattım dizlerimi. Ama insanın nefes alabildiği kısıtlı anlarda kesilmemeli cezası. Teneffüsten soğutulmamalı bir ebedî ve edebî öğrenci. Kaçış noktaları itinayla kapatılmamalı demir şemsiyelerle... 

Teneffüslerini sevdiğim hayat,

Bu aralar zili çalar mısın?

Boğuldum, boğuluyorum ciğerlerime inşa edemediğim şeylerin talaşları ve boğazıma sonuç alamadığım hamlelerin telaşları kaçtı. Hayat sandığım şey tıbbi bir kitabın içinde kısacık astım açıklaması... 

Bu aralar zili çalar mısın, 

İnce bir telden gir. Ölüm marşı olmasın.

Nedeni olmayan neşemi özlüyorum,

Özlüyorum durup soluklandığım sokakları...


Umay Selin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...