Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Geç Karşıma

 Başımı, ağlamak için üzerine koyduğum dergiyi istemsizce okudum; üzerinde incilerden lekeler oluşan sayfa, küçükken bir ayakkabısı yırtıldığı için okula gidemeyen, ailesine söylemeye de çekinen bir çocuğu anlatıyordu. Bugün biraz üzgünüm, çünkü her his insanlar için ve biliyorum ki ben terk etmezsem uyutamam içimdeki çocuğu ve biliyorum ki acı çekmeyi göze alamam daha fazla. Sayfadan o çocuğu çıkarttım, oturttum karşıma. Derdimi anlayacak bir  o kaldı elimde çünkü, o da kaç ay önceki dergiden ıslak bir sayfa... Dedim ki: - Biliyor musun? ''Ben artık seni yaşamak istemiyorum'', demenin çok yolu varmış ve bu çok can yakıyor. Sorguluyorsun. Ayakların çıplak olsa da olur, ruhun üşüyünce ölüyorsun. Çünkü ayakkabın olmazsa belki insanların alay konusu olursun, ama ruhunun kanatları yoksa eğer, kahırın bile kahkahalarını duyuyorsun. Sonra kaderin ve kararın çelişkisinde boğuluyorsun. Bak, sen anlarsın beni. Oysa benim ayakkabım da eskimedi ama çok önemli bir günde kar doldu a...

Medyan

Mevsimi bahar olan, kışın risklerini kabul edermiş. Melankolinin etkisi gecedenmiş... Gündüz ve yaz beni kabul etmiş bu yüzden. Ve bazen güneşe inadına bakarım ben Gündüz vakti karanlığı yaşarım sonra Karanlığı da, hakkını vere vere Şu bulut arabaya binip gitsem diyorum Aa, üzerinde dev bir timsah Biraz sonra birleşiyor bulutlar Ve benim araba, timsaha yem oluyor. Bende de ne şans var be... Ne zaman bir şeyi çok istesem bir timsah kapıyor Mutluluğumu, Ellerimden... Yer yokmuş ya hani grilere, Her şey ya siyah ya da beyazmış... Sen, benim için Her şeyin ortasındasın, ve orta yerinden Bir fevrilik kapıveriyor, Mutluluğumu, Ellerimden. Sen benim için ne çıldırtıcı suskunluksun, ne yorucu gevezelik Ne deli kahırların çilesi, ne de rüyaların huzurlu perisi Sen, benim için ortasısın her şeyin... Anla, sürrealizm değilsin bir naturalizm hiç değil Ne bir Şems'sin, ne Alaaddin Ne çok belirsiz, ne de belirgin... Ve medyanım, Ne zaman ortasını bulsam bir şeylerin Bir şeyler standart sapıyor M...
Buğulanmış aynaya hohlayıp öyle gördüm yüzümü, damarına bastığım zaman insanların, ne olduklarını gördüm. Sokağın ilerisinde bir kara kedi vardı, mafyavari tavırlar... Osman'ım o benim. Kirini temizledikten sonra gördüm yüzünü mesela. Ama neden bir şeylerin özünü görmek için emek harcamak gerektiğini çözemedim. Ha, rengini kazıdıkça gerçek rengini gördüm duvarlarımın. Keşke olduğu gibi görsek, keşke sandığımız gibi olsak, keşke sandığımızın içini bir boşaltıp rahat etsek... Keşke'lerim yok benim diyen insan doğru söylemiyordur, bundan eminim. Bir yere yetişecekmiş gibi alelacele yaşıyoruz hayatı. Bir dinlen bakalım, vardır soluk almanın da ayrı bir tadı... Yine her şey gibi yarım kaldı. 

Geçtiğimiz

  Oysaki seçememişti insanoğlu en çok seçmesi gereken şeyleri... Mesela ne zaman dünyaya geleceğini, annesinin babasının kim olacağını, bir kardeşi olup olamayacağını bile seçememişti. Seçme hakkı tanınmamıştı, sevme hakkı tanınmadığı gibi. Belki de insan oğlunun ilk seçimiydi ağlamak. İsteyerek, feryat figan. Çünkü… Annesinin karnından çıktığında ciğerlerine hücum eden havanın feryadıydı o minik dudaklarından çıkan. Belki bu da bir seçim değil öncekiler gibi bir mecburiyetti; ciğerlerine dolan havanın acısına feryadıydı insanoğlunun. Edebiyat elçisine zeval olmaz efendim. Eşiğinde kalır tüm açıklamalar, başladığı yerde sorgunun. Bir insanoğlu üzerinden farkına varacağız şimdi bu konunun. Biraz Engin biraz dingin. Biraz etken ve çoğu zaman edilgen olmuştu. Tüm çocukluğu boyunca kararları annesi ve babası vermişti onun adına; dünyaya gelmişti ama hala seçemiyordu. Artık bir birey olmak, çizgilerinin rengini ve şeklini kendisi belirlemek ve seçimler yapmak istiyordu. Hepiniz gibi... ...

Beş Telinden

 Hayatımın, üstüne yağan kar eriyip çamur olmuş topraklarında, sadece Haziran'da çiçek açar. Hatta eskiden tek tek yolardım o çiçekleri, artık büyümelerine izin veriyorum; çünkü başkalarından nefret ettikçe kendimi sevebilmeyi öğrenir oldum. Ve hatta, çok ilginç şeyler de öğrendim şu yaşımda; insanı kabuğuyla yargılamak da varmış, kalbine bakmamak da, bol keseden dikenler fırlatıp kalp yaralamak da. Ve hatta ve hatta, öylesine irkildim ki kanım buz kesti Haziran gibi bir ayda... Ah, zehrimi kelimelere akıtmayı özlemişim çünkü bazı kelimeler, söylenmedikçe, içten içe zehirliyor insanı. İyiyim aslında. İçime akıttığım kelimelerden çıkan zehri çekip bana zarar vermesini engelleyecek kadar fazla çünkü içimde kalan şeyler. İyiyim aslında, belki sadece böyle olması gerekiyordu, belki de gerek yok üstünde fazla durmaya... Her neyse, bir otobüsten indim işte. Hatta yirmi yedi sene, on bir ay, on altı gün ve dört saat önce indim. Öylesine bıraktılar, inanabiliyor musun? Ben inmek ister miyi...