Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİR HAYAT SELİ

BİR HAYAT SELİ Özgür olabilmek şekil değiştirmez mi sanıyorsunuz? Özgünüm, özgürken bile... Bir balonu hayata bağlayan bir ip kadar değere, Layık göremedi beni hiçbir baloncu... Ben de uçayım dedim göklere... Öylece ve öylesine, Amaçsızca uçmak işte! Özgünlük diyordum, Bir an aslıma dönüp bir an yitip gidiyordum... Aslında, aslıma uzaklaştıkça buluyordum İçimde kaybolan bir şehre, Kendime yabancılaştıkça, yaklaştığımı hissediyordum... Bir şehir oluyordum, Yitik, efsane ve bir şehir işte, Kafama göre. Kayboluşlar buldum. Evet, tüm bulduklarımı esrarengiz bir güçle sanki kaybediyordum. Biliyorsun, biraz daha istesen gözyaşı Selin olabilirdim, Biliyorsun, beni biraz sevsen, bir hayat Selin. Ben kendime uzaklaştıkça Yitik bir şehirde hapsolan, sevgiden yoksun kalbine Bir baloncunun küçümsediği çürük iplerle Bağlanıyordum... Üzgünken bile özgündüm ben, Aslında özgürken üzgün ve özgündüm desek daha doğru... Bir hikâyenin başrolü oldum sanıyordum Farkında değilmişim meğer ama ezberley...

SU ve AŞK

Su da, aşk da çırpındıkça boğar ve batırır insanı... İşin içinden çıkmaya çalıştıkça dibe çekilirsiniz Ya her gün ölür, Ya da bir kez gömülürsünüz. Suda ve aşkta, ilerlemeyi bilmiyorsanız Ne yapacağınızı şaşırıp Bir kaybetme korkusuna kapılırsınız. Birinde 'can'ını Diğerinde canını... O can kayar gider habersizce, aniden Ve kurtarmak için hiçbir şey gelmez elinizden. Su da, aşk da sırılsıklam eder insanı Ve öylesine hoş bir histir ki bu İstemezsiniz bile üstünüzü, başınızı gözyaşınızı kurulamayı. Su, aşkın gözyaşıdır, Aşksa, suya hasret... Öylece bekler kavuşmayı. Aşk da, su da varoluştur, yaratılıştır. Ve ne tezattır ki, İkisi de yok eder kendisine kapılanı... İkisi de ne güçlüdür Oysa ikisi de affetmez, kendisine yapılanı. Aşk da, su da eğer soğuksa dondurur İnsanın kalbini bedenini... Ve bir andan sonra öyle bir noktaya gelirsiniz ki, İstemezsiniz bir daha ısınıp çözünmeyi Başka sularda Başka bakışlarda... Bakışlarınız donuktur artık, tepkileriniz donmuştur Ve hafı...

MEZARDAN SATIRLAR

Yalnızım. Üşüyorum. Muhtemelen en sevdiğim bahar havasını soluyor yaşayanlar. Bense, burada göz yuvarlarımdan çıkan solucanları gördükçe, dünya üzerinde bu bedeni taşıdığım her güne lanet ediyorum! Hatırlıyorum da, buraya girmeden önce, ''Bunu, kendime ben yapacağım!'' sözü vermiştim kendime. Büyük bir kararlılıkla planlar yapıyordum -planlı olmalıydı çünkü- ardı arkası gelmeyen planlar; son vermek için planlar... Son vermek, o her içimden geçeni dilime döken sesimle nefesime... Ne olduysa oldu işte. Planladığım şekilde yaşayamadığım gibi, planladığım şekilde ölemedim. Ömrümün sonu bile hayal kırıklığıydı benim için. Ne mi oldu? Ona sonra değineceğim. Zaten o, en önemsizi bu olaylar zincirinin. Aklımdan geçenleri ve aklıma gelip yerleşenleri daha önemli buluyorum. Üstelik daha iyi hatırlıyorum... Anlaşılmaz sistematik sorunlar sahibiydim. Nefes almaktan tutun da, sabahları uyanmaya kadar... Renklerim yavaş yavaş griye dönerken bir kişi gösterdi bana neon boyutu. Onun ya...

ÇINAR ADAM

Bir adam var yakınlarımda, aynı kelimeleri üst üste, dönüp dolaşıp yine kullanmak için yaratılmış gibi bir adam... Sığ denizlere benzeyen bir adam... Uyurken ölüye, uyanıkken diriye benzeyen biri; uyandığında üstündeki toprakları çırpmayı alışkanlık edinmiş. Sanki yetmiş yıldan beri aynı insanmışçasına, tarihi yok. Talihi, aşkı, macerası, bilgeliği yok. Onun için ‘Çınar Adam’ derler. Gerçekten de öyledir. Ona bu lakabın takılmasının sebebini bilmiyorum -çünkü çınar bilgelik, tevazu, uzun ömür gibi güzel anlamlar taşır- ama fikrimce bu adam isminin hakkını fazlasıyla veriyor. Bir çınarın ve bu adamın dünya üzerindeki varlığı (arada sırada yer değiştirmek dışında) tamamen aynı. Bu yaşlı adam konuşmaz, kimseyi yanında barındırmaz. Dünyevi hiçbir şeye sahip değildir. Muhtemelen akli dengesini yitirmiş, deli ve yaşlı biridir bu Çınar Adam. Sanıyordum. Dış görünüşünden tek oda olduğunu düşündüren evini, buraya geldiğinde kendisi yaptı. İnsanlarla iletişim kurmayı, özellikle kendimden bü...