Ana içeriğe atla

Kasım Biterken Parçalanmış

 Zorunluluklar günlükleri geride kalsa artık ve yeniden yürümeyi hatırlasam diyorum, gülmeyi, hatırlasam ya yeniden gökyüzünde yıldızların asılı kaldığı bir gecede başımı kaldırıp yukarı, dakikalarca izlemeyi... Geri kalan çok defolu parçalarımdan tutup, bir elimde minik bir valizle geçmişi parçalamayı diliyorum Alaaddin'in sihirli cini! Üç dilek hakkımda da bunu diliyorum yoksa geriye kalmayacak defolu da olsa bir parçam dahi... Öyle bir ev ki ruhum, kapıları çoktan kapatılıp sürgüleri çekildi. Balkondan aşağı baktığımda, bekliyor sürekli karşılıklı merhamet dilencileri, vicdanları kör ve elleri de dikenli! Kalan merhametimi hiç vermem daha iyi! Özlediğim yerler var ve de hiç gitmediklerim. Hayatıma iz bırakan insanlar var ve hiç hesaba katmadıklarım. Ağır ve hafif diye sınıflandırdığım sözcüklerim var ve farklı dillerde duygumu belli edişlerim. Ana dili efkar olan bir dostum ve nelerden hoşlandığını bile bilmediğim kardeşlerim... Ama beni ben yapan parçalarım yok artık ve üstelik epeyce parçalanmış hâldeyim. Tekirdağ'da evimin arkasında bir hal vardı, geçmişe gittiğim zamanlarda da, o haldeyim. Ve nabzını geriye doğru sayan biriyim belki, şu sıralar içimin derinliklerinde bir ohal ilan ettim. Didim'de veya Datça'da sıkılmak isterdim. Ah bu ben, kendimi hep ihmal ettim!

Dinlediğim hayat hikâyeleri bir şelale gibi aynı yere dökülüverirken benimki kayalara çarptı, Ege'de parçalansam gam yemezdim.

Gamları da topladım cebime doldurdum belki ilerde acıkınca yine yerim diye. Cebime koydum kendimin parçalarını, belki ilerde yeniden birleştirip bir 'ben' olurum. Kendim olurum ya da bulurum ruhumun ana parçasını bir yerlerde, yapıştırırım. Eğreti durur belki de ama şimdiki hâlimden iyidir be! Belki gün gelir ve ben gülerim her yapıp ettiğime. 

Sahi gün gelir de

Yeniden güler miyim

Sevdiğim bir sessizlik içinde?..

Umay Selin 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...