Kırk gün yas tutar insan... Kalbe kırk tane iğne batar, derler, her ölümün ardından. Her bir gün, bir iğneyi çıkartır. Sonrasında kalp atmaya devam eder delik deşik, kalptir sağ ve sakat kalan. Ölümler daha cazip gelir, kaybettiğin o an.
Ayrılıklarda? Hislerimin ölümünden sonra, yasını tutsunlar diye sol koluma kırk çizik bıraktım. Kırkıncı günün sonunda kırptım saçlarımı. Kangren olan kolu kesip attım. Artık ben de birini toprağa vermişçesine, delik deşik; sakat ve yarımdım.
Saçlarda kırmızı makuldür, kanda kırmızı farz, ayda kırmızı şart; günahta caiz. Gökkuşağında mekruh. Yakamozda memnun... Kırmızı. Yüzüm kadar solgun. Saçlarımın kırmızı makullüğünde omzuma üşüşen ilham perilerini davet etmek için, karton kutunun üzerinden kıpkırmızı saçlarıyla bana bakan o kadınla karşılaştım. Eski bir dost yüzüydü benim için. Gülümsedim, ''İdolümsün abla'', dedim. Yerine bıraktım. Kırmızının sevap olması kadar tezattım.
Kendileri seçtikleri yöneticilerden nefret eden insanlardan nefret ediyordum. Kendi koyduğu yasalara uygun olmayan şekilde davranan yöneticilerden nefret ettiğim kadar. Gerçeği ortaya çıkarmak için kullanılan kumandaların, gerçeğin üstünü örten programlarda durduğu saniyelerde, farkında olmalıydılar; üstü ne kadar çok örtülürse o kadar üşürdü gerçeklik. Ve üstü hiç örtülmemiş bir gerçeğin hararetiyle herkesten ve her şeyden nefret ediyorum.
Yalnızlığa bir düğüm atıp, bir şiire mühür vurup, dolunaya gönül koyup akmasam mı kendi düşsel ırmaklarımdan?
Kırk gün yas tutar insan.
Uçup giden aklımın yasını tutuyorum, alacağım var yıldızlardan...
Selestia
Ayrılıklarda? Hislerimin ölümünden sonra, yasını tutsunlar diye sol koluma kırk çizik bıraktım. Kırkıncı günün sonunda kırptım saçlarımı. Kangren olan kolu kesip attım. Artık ben de birini toprağa vermişçesine, delik deşik; sakat ve yarımdım.
Saçlarda kırmızı makuldür, kanda kırmızı farz, ayda kırmızı şart; günahta caiz. Gökkuşağında mekruh. Yakamozda memnun... Kırmızı. Yüzüm kadar solgun. Saçlarımın kırmızı makullüğünde omzuma üşüşen ilham perilerini davet etmek için, karton kutunun üzerinden kıpkırmızı saçlarıyla bana bakan o kadınla karşılaştım. Eski bir dost yüzüydü benim için. Gülümsedim, ''İdolümsün abla'', dedim. Yerine bıraktım. Kırmızının sevap olması kadar tezattım.
Kendileri seçtikleri yöneticilerden nefret eden insanlardan nefret ediyordum. Kendi koyduğu yasalara uygun olmayan şekilde davranan yöneticilerden nefret ettiğim kadar. Gerçeği ortaya çıkarmak için kullanılan kumandaların, gerçeğin üstünü örten programlarda durduğu saniyelerde, farkında olmalıydılar; üstü ne kadar çok örtülürse o kadar üşürdü gerçeklik. Ve üstü hiç örtülmemiş bir gerçeğin hararetiyle herkesten ve her şeyden nefret ediyorum.
Yalnızlığa bir düğüm atıp, bir şiire mühür vurup, dolunaya gönül koyup akmasam mı kendi düşsel ırmaklarımdan?
Kırk gün yas tutar insan.
Uçup giden aklımın yasını tutuyorum, alacağım var yıldızlardan...
Selestia
Yorumlar
Yorum Gönder