Bazen atardamara ulaşan bir cam kırığı öğretir insana nefesin kıymetini,
Bazense yerde biriken kırmızı bir göl, tasvir eder tercihlerin kıyametini...
İnsan kendinin saçının teline bile kıyamaz da bazen,
'Seviyorum' diyen yerle bir eder sevdiğini...
Ve ben bir damla huzuru düşlerken,
Düşüverdim, düşünemeden kırmızı bir gölün içinde buldum kendimi.
Ölüm, sen ne de soğuk soğuk soluyorsun!
Bir daha ensemde hissetmeyeyim nefesini!
''Ihtım'', dedi bugün tatlı bir köylü, bıkkınlığı gördüm gözlerinde,
Bıkmış o da sanırım, benim gibi ve geri kalan herkes gibi.
Ve kendimden çok onun ıhmasına üzüldüm.
Bazen atardamara ulaşan bir cam kırığı öğretir insana nefesin kıymetini,
Ben nefesimi düşünmek yerine, mesleğimin kıyametine üzüldüm...
'Bir daha kimseye bir şey öğretemeyecek miyim?' diye haykırıyordu beynim.
Camdan bir bebek gördüm, sürekli gülerdi
Porselen fincanları severdi
Açıklama gerektirmeyen bir durum bu,
Çünkü hepimiz her şeyi sevdik zaman zaman...
Mesela ben, düne kadar kırmızıyı severdim
Daha dün bozuldu kırmızının her tonuyla aram.
Ihmış olabilirim kırmızılardan.
Porselen fincanlar naftalin koktuğu için utanırdık fincanlardan
İçinde çay ikram edilmeyen bir fincan neye yarar ki?
Neye yarar mesela, içinde tutku barındırmayan bir sevgi,
Beklemekle, dilenmekle ve üzülmekle geçen bir yaşam?
Hepimiz utanırız zaman zaman, içinde beklenti biriktiren yaşamlardan...
ve ben yine 'hiç kimseye muhtaç değilim' diyeceğim kadar çok
acı çekiyorum.
Savaşlar var, dünyada savaşanlar var, unutan sevişi
Ve bir atardamara ulaşan bir kesi, en sonunda bana her şeyi öğretti.
Bir öğretmenin keskin olması gerektiği dışında.
ve ben diyorum bir süpürge olsam,
Bazı şeyleri temizlemeye gücüm yetmezdi...
Selin'S
Yorumlar
Yorum Gönder