Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
 Gelgelelim şeffaf ağaçlara, Eğer o ağaçlar şeffaf olmasaydı, Eğer aşksız evler küf kokmasaydı, Uzunca bir zaman olmasaydı aramız Ciğerlerim açılsın diye şeffaf çamlarının altına uzanır Küf kokusundan arındırırdım ruhumu. I love you not in my past, but in your future. Gelip gelmeyeceğin belirsizlikler içinde. Duvarlarla konuşmak yerine, Seninle konuşmayı denemeliydim belki de. Etrafıma bakmayı denerken bakmayı unuttuğum yerlerde Ağır hasar kayıtları var sayın bilir-görünen-kişi. Duvarlara sinmiş bir küf kokusu Eşlik ediyor geceme... Je t'aime pas dans mon passé, mais dans ton avenir. Ve sanırım çıldırmak aklını çaldırmak kelimesine yakın Ve sanırım aklımı çaldırmak üzereyim Üç bilinmezli denklem gibi bir hayatın İçinde parlamayacaktır benim yerim. Venons-en aux arbres transparents, Gelgelelim şeffaf ağaçlara, Tu peux voir ces arbres Sen o ağaçları görebilirsin Je peux voir ces arbres. Ben o ağaçları görebilirim. Ama göremem ben yarınımı Yarın gülebilecek miyim? Umay Selin

Eşkıya eşyalar arasında

 Hafızasını kaybetmiş eşyalar içinde yaşıyorum. Hiçbiri hatırlamıyor, kime ait olduğunu ve nereden geldiğini. Bir kağıt var, örselenmiş, yer yer silinmiş bir kağıt...  Ne kadar silinse de unutturamazsınız kağıtlara beni. Aidiyet ve sahiplik duygusu hiç olmamış gibiyim. Hafif alzheimer eşyaların arasında, bilinci yerinde kahverengi bir dede valiz duruyor. Ve hepimiz bozuktuk o evde, her şey gibi... Bilinci yerinde olsa da kaybetmiş konuşma yetisini. Anlatamadı eşyaları bana.  Ve ne Selin harikalar diyarında, ne de burası harika bir diyar. Sabahtan akşama kadar duyduğum tek ses, eşyalar arasında geçen yarı şuurlu diyaloglar. Herkes, her şeyden korkuyordu. Ve korktuğum şeyleri özlemiştim. Belki de bir farklılık vardı bende. Umay Selin 
      İnsanlar, yapmayacakları veya yapmaktan vazgeçtikleri şeyi söylemezlerse, çok daha yaşanabilir bir yer olurdu dünya(m). Mesela ''ben sana bisiklet alacaktım ama vazgeçtim'' diyen babam, doğum günümü karaladığının 20. yaşın katili olduğunun farkında mıydı? Sana söz veriyorum diye başlayıp yapılmayacağını veya yapılacağını vaat eden cümlelerin sahibi dudaklar, her hayal kırıklığımda neden kopmadı? Eziyettir. Değersizlik hissi yaratmak ne işe yaradı? Merak ediyorum hayat, neden her saniyen içimde kaldı?  Şeffaf bir incir ağacı vardı, altında Müslüm dinleyen bir çocuk... Şeffaftı. Çünkü içini görüyorduysam eğer şeffaftır. Ben değilim. O an aklıma geldi; mesela ardımdan ağlayacak kim vardı? Hayallerim hüngür şangır ağlar, dedim. Karşıma çıkan azrail, benim canımı almadı ve alay edip durdu benimle. ''Bak'', dedi, ''Ben buradayım. Ensende nefes alıyorum. 9 hak verdim sana, beş tanesi gitti, geriye dört kaldı. Not al her karşılaşmamızı.'' V...
 Ay ışığının, aralık göz kapaklarımdan sızdığı bir Aralık, Kendimde yeni bir duygu keşfettim. Kendime bir kaç kez tutunup vazgeçtim sonra... Tutacak bir yer bulamadım belli ki yaşamakta. Teknede uyandığım bir gün fark ettim: Güneş pek de güzel doğuyor. Sesini dinlediğim gün anladım: Müzik ruha ilaç olabiliyor. Kendime son tutunuşumu, tanımsız bir soğuklukta kaybettim İçimde poyrazlar, karayeller, migrenimsi lodoslar esiyordu. Sonra tutunacak bir yer bulamadım rüzgarın soğuğunda... Pek güzeldi düşüşüm. Özlem hissini herkese sorardım. 'Nasıl yani, ne hissediyorsun?' Özgürlüğü özlerken buldum kendimi. Özgürlüğü özlerken anladım bu hissi ve Özgürlüğü özlerken düştüm. Kütüphanesini yakıp kaçan bir prenses masalı olacak bu Çünkü adım Umay. Fısıltıyla konuşabilir veya bağırabilirim Kimse sevmez çözümsüzlüğü, Ama ben çıkmaz sokakların çıkışını bulabilirim. Ve bir kez daha kurtuldum ölümden Tutacak bir yer bulurum belki yaşamakta... Umay Selin

Ayrılık Burcu Kadını

 Eskiden ıslanırdık Kibarca yağan yağmurlar altında... Şimdi arabamızın camından bakıp, Öylesine izleyip uzaktan uzağa İçimizi kuruttuk. Sonra o kadar kurudu ki o topraklar Yandık... Yangınlar çıktı bir bakışın kıvılcımından Ve bir bakışlık zamanda, yağmurdan kaçarken Alevlerde kor olduk. Bırakalım soğusun içimiz, Bırak, ıslansın saçların. Bırakaydım da sarılaydı yaralarım Bir yağmurda el ele... Benim burcum sanırım ayrılık, Çocukluğuma ait sesleri duymaz oldum önce, Sora teker teker ayrıldım şehirlerden. Kuşları ve yağmuru özledim derken Duyamaz oldum şimdilerde. Ve ben, sanırım sağırım. İçimin denizleri kabarıp köpürürken Sığdır benim kıyılarım. Gözyaşıyla yazılmış bir şiire sığdırırım İçimin köpüren denizlerini... Ben sanırım ayrılık burcuyum, İçimde bitmek tükenmek bilmeyen bir bilinmezlik Çevreden, insanlardan bir hoşnutsuzluk Umarsızca ve kaç yaşında olursam olayım bir başı boşluk... Ben sanırım yıldızlara yakınım Paralara asılıp kibirde kurutulmuş insanlar Görmemiştir yıldız...
 Karanlık; hafif, kaçınılmaz. Sabah; ağırlık, bitmeyecek gibi gelen. Aydınlık; migren sebebi, bakılamaz. Gece; rüyalarda yeniden aşk hissetme umudu. Ve sen; Karanlık kadar hafif, Sabah kadar bitmez görünen, Aydınlık kadar bakılamaz bir gecesin. Ve umudun tanımı yok, Anılarda neşe Gelecekte görecesin.
 Eylül kayıp gidiyor birleşmeyen ellerimizden, Ekimin bir suçu olmamasına rağmen kötü sözlere karışmış... Yaşama sevincini kaybeden bir insanın, Neleri yapmayacağından veya ne yapabileceğinden Kuşku duyarcasına bir felsefedir şiir. Yaşama isteğini kaybetmiş bir insanın Aslında o hayattan kurtulup daha iyi bir hayatı yaşamak isteyeceğinden Emin gibidir şiir. Ve sen ne ağustos ne eylül ne kasım, Ne gözyaşı, ne istek, ne bıkkınlık gibisin. Sen, rüyalarda okunan Kısa ve aşk dolu bir şiir gibisin. Aklımda her halin.
 Yetişkinlere anlamsız gelen her şey gibiyim, Bir oyun, bir bulmaca ya da tekerleme Tekrara düşmeme konusunda çok özenliyim de Gönül bu, aldanıyor işte...

Ihlamurdan ıhmak

 Bazen atardamara ulaşan bir cam kırığı öğretir insana nefesin kıymetini, Bazense yerde biriken kırmızı bir göl, tasvir eder tercihlerin kıyametini... İnsan kendinin saçının teline bile kıyamaz da bazen, 'Seviyorum' diyen yerle bir eder sevdiğini... Ve ben bir damla huzuru düşlerken, Düşüverdim, düşünemeden kırmızı bir gölün içinde buldum kendimi. Ölüm, sen ne de soğuk soğuk soluyorsun! Bir daha ensemde hissetmeyeyim nefesini! ''Ihtım'', dedi bugün tatlı bir köylü, bıkkınlığı gördüm gözlerinde, Bıkmış o da sanırım, benim gibi ve geri kalan herkes gibi. Ve kendimden çok onun ıhmasına üzüldüm.  Bazen atardamara ulaşan bir cam kırığı öğretir insana nefesin kıymetini, Ben nefesimi düşünmek yerine, mesleğimin kıyametine üzüldüm... 'Bir daha kimseye bir şey öğretemeyecek miyim?' diye haykırıyordu beynim. Camdan bir bebek gördüm, sürekli gülerdi Porselen fincanları severdi Açıklama gerektirmeyen bir durum bu, Çünkü hepimiz her şeyi sevdik zaman zaman... Mesela ...
 Ben uyandığımda başlar gece, Oysa acelesi varmış gibidir güneş Oysa uyanmak da gelmez içimden Bir teknede uyuyup, gün doğumuna uyanmak vardı senle Her gündüz, her gece, her güne eş... Bir çiçeğin en gür demetini tutsam ellerimde Bir saat sonra cılızlaşacak bilirim Senle mutluluk dilesem, deniz kokusu hapseder belki Ya da yitirirdim bakışlarını dinlendiğimiz bir dağın eteğinde Avuçlarıma batardı sonra,  Ellerime tutuşturduğun çiçeklerin dikenleri. 'Hatırladığım gibi gelsen, unutmadan beni...' Benzerdik birbirimize, ayna tutulan her şey gibi Ayın tutulduğu her gece gibi, Tutuluverirdim sonra... Bir şişenin dibinde  ve oysa uyanasım yokken Ben uyandığımda başlardı gece Ve çiçeklerinin dikenleri batmazdı ellerime Çünkü sen de kıyamazdın hiçbir çiçeğe. Umrunda olsaydım dünya! Bu serzeniş yerine... Selin'S
 Çatı katındaki evlerin çatıları, içine doğru ağlıyor hep. Yükseklerin problemi bu sanırım, içimize doğru ıssızlık... Toprağı üstüme iyice çekeyim dedim, orda devam eden bir hayat vardı Köklerim kuruyormuş gibiydi, bir de ne göreyim daha büyük bir hayatsızlık! Silkeleyiverdim üstümden hemen, acilen...  İçimde çok şey vardı ölen, onları bıraktım, törenimize eşlik etti bir ıslık. Mesele toprağın değil, çatının değil, göklerin meselesi Çatılar içlerine doğru ağlamasın diye bulutlar nefesini tutmalı. Çünkü bu, zavallı bir çatı için büyük bir haksızlık... Ah biz seninle ne güzel bir dünya yarattık da İçinde yaşayamadan koptu kıyametimiz. Bu kıyametin değil, göklerin değil bir mavinin meselesi... Çünkü bu, basit bir mavi bey için çok karmaşık... Ah biz seninle ne güzel bir ev olurduk da, Maviliği hep içimize akıttık, Çatı misali. Selin'S
Bir insanın sevgiden nasıl yüreği çatlamaz diye düşünürüm bazen... Yumurtanın çatlaması gibi, içinden canlı bir şey çıkıverse mesela sevgiden? Ama tezat o ki, yüreğin kabuklarını kırmak için, önce hislerin kırılması gerekir. Sonra kırılan kabuklar ardından nefretler doğar. Yapılan eylem çatlatmak veya kırmak kadar kötüyse iyi sonuç beklememek gerek bilirim. Hala sızlar hislerim ve gereken yerlerim. Sonra sevmekten vazgeçerim. Sevgiden yüreğim çatlamaz. Bir insanın işte böyle, sevgiden yüreği çatlamaz diye cevap veririm kendime. Ben daha yaz yaşayamadan geldi sonbahar. Halat çekme yarışı yapalım mı, yeni mevsimlere? Selin'S
 Kanatlarım olsun isterken kendini çamurda bulmak nasıl bir his, bilir misin? Yasal beş öpücüğün, çalıntı bir öpücük etmediğini, Özlem hissini, özlediğini asla söyleyemeyeceğin birinde tatmanın ağrılı hazzını, Her akşam eve sağ salim dönen babana şükretmeyi ve Baban artık evden çıkmadığında onun için kahrolmayı bilir misin mesela? İnsanın dürüst olacak kadar cesur, yalan söyleyebilecek kadar korkak olmadığını Bu yüzden her şeyin gizli kaldığını peki? İçinden hala ona aşık olduğunu haykırmak geliyorken Canını acıtacak sözler söylemek zorunda hissetmeyi? Ben biliyorum işte,  Yaşadığımdan değil, yaşandığından ve duygusuz bir empatın  kapıyı çarpıp çıkan duygularındaki asi tepkilerle Bir şekilde kabulleniyoruz yaşamayı işte... Peki sen biliyor musun acaba? Bizim birbirimizi değil de, birbirimizden uzaklığı sevdiğimizi? Ben anlıyorum sanki Her verilen nefesin hesabını soruyor gibi... Çünkü son bir kaç hissin ölümü Öldürdü kelebekleri Artık beklemem beklemeyi.

Serinlikler İçimde

 Tedirginliğim en üste çıktığında bir rahatlık çöküyor, İçimde nefretle aşka dair yazdığımı bilirim. Öldüğümde yaşayacağımı umut eden bir yanım var ama Her nefes aldığım gün ölüyor gibiyim. Tezatlarda benim yerim,  Cehennemim serin... Düştüğümde en güçlü şekilde kalkamam ama Düşeceksem de en estetik düşüşü sergilemek isterim. Uzaklıklar bana en yakın Yakınlar en uzak Ve tüm ciddi konulara gülerim... Yaşadığım şehirlerden yazılmış insanlar çıktı, Kazandım dediğim her an, kaybetmiştim. Kaybettiğim an anladım kazanmayı ve biliyorum dediğim her konuda, öğrendim yanılmayı Ümitlerini kaybetti artık bütün hayallerim. Ben bu dünyadan değilim, Cehennemim serindir benim... Selin'S