Ana içeriğe atla

SANS TOI

Yüreği sevmeyi bu kadar çok kabiliyetli bir kızın, tüm sevebilme kabiliyetiyle sevdiğinde birini ne kadar çok yorulabildiğini seninle öğrendim. On tane kapı varken önümde, yanlış olan tek kapıdan girdiğimde nasıl bir cehennemin beklediğini beni, senle farkettim.   Taş, sulandığı zaman büyümüyormuş.
Karadan bir parça sandığın yer bataklık olup çürüyormuş.
Kendinden geçip, kendine hasret kaldığında kıymeti bilinmiyorsa
İnsan dünyaya hamur olarak gelip, kaskatı gidiyormuş
Geldiği yere.
Seninle öğrendim bütün bunları işte.
Ve şimdi yazı ve şimdi her şey, önce saçlarımdan başlayıp kıpkırmızı devam etsin yerden göğe kadar! İstemediğim hiçbir şeyi yapmamak üzerine yepyeni bir hayat kurdum.  Başkaları için asla fedakârlık yapmayıp, değer görmeye yönelik bir hayat benimkisi. Öyle bir hayat ki... "Asla!" dediğim her şeyi geride bıraktığım ve suyumu şimdi senin ve kimsenin bulandırmasına izin verilmediği...
Çok sevdim ben bu kadını, kendisi tıpkı benim gibi. Ve öyle özlemişim ki kendimi...
Bir kız çocuğu iken inandığım her şeye inanıyorum hala üstelik:
Balonların mutluluktan uçtuğuna
Sonu mutlu biten masalların gerçek olduğuna
Gökkuşağının bittiği yerde hazine bulacağıma,
Kedilerin insanlarla konuştuğuna ve mutlu günler yaşayacağıma...
Diyordun ya "çocuksun hâlâ!" diye suçlarcasına, benim içimdeki çocuğu öldürmeye sen ve senin gibilerin gücü yetmez, unutma... İki haftadır hergün bir kitapta resmini gördüğüm lunaparkın içindeyim. Eğlenmeyi öğrendim sensizlikte, şimdi tüm dünya, tüm uçurtmalar, bütün balonlar ve lunaparktaki her şey benim! Sağ alt köşesinde defterimin küçük bir yazı buldum, kim bilir kimin:
Mains me manque.
Yani; "ellerini özledim".
Yazıyı değiştiriyorum, öylece silmeden...
Je ne l'ai pas manqué...
Ben seni hiç özlemedim.


SelinS


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Kararınca Karıncalar

Çok normal bir cümle içerisinde fark ettim yalnızlığımı, Şimdiye kadar olmaktan keyif aldığım bu durum Ağır ve ciğerlere inmeyen bir nefes gibi dizildi boğazıma Aslına bakılırsa yalnız sayılmazdım öyle çok da Kararınca karıncam vardı, Yetecek kadar şarap ve peynir, Benim olmayan bir aile, Kocaman bir aşk belki karşılıksız belki karşılıklı, Kırık kitaplığım vardı hislerimden hallice İzlediğim unuttuğum filmler, Gidip de gezemediğim şehirler Ve tonlarca soru işareti ile dolu bir beynim... Kalabalığı daha kısa özetleyemezdim. Selin'S

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...