Ana içeriğe atla

Kurşuni Kirpik Süsleri




Senelerdir duvarda asılı duran, biçimsiz ve uzun süre baktığında delirtici bir tabloyu kaldırıp altına baktım. Sapsarı bir duvar kağıdı, duvarın diğer her yerindeki o tozlanmış tondan farklı... Sarı bir delilik söylemi değildir, herkese anlatmaya çalıştım.  Nitekim şu göz ardı edilen ruhum kime, neyi ve ne kadar anlatmaya çalıştıysa tam olarak o kadar anlaşılmadı işte. Bu yüzden dünyanızda yaşamaya da alışamadım. Bu yüzden diyorum, bir kaç güzel zamanım kalmıştır şen şakrak hâlimde kahkahalar atmak için belki de... Bu şen gülüşlerimi kimse kaldıramadı. Hiç bir uykuyu, utkuyu ve tutkuyu düşünmeksizin uyuyup kalacağım sanırım kısa bir zaman sonra, hiç hissetmeden kalacağım öylece. Kaskatı.

Bir kaç cümlelik hayatım olmadı benim,
Benim hayatım kitaplara sığmayan bir şanssızlıktı... Bahtsız bedevi her  anıldığında kulaklarım çınladı. Bir elimde terazi, varoluşu ölçüyorum. Bir de olmayışı... Hangisi daha ağır geliyor bilmiyorum, terazi kullanmayı öğrenmeliyim önce. Belki de özgür bırakmalıyım bozuk terazileri, yaşamdaki ve ölümdeki ağır adaletsizlik misali... Kaygılarla kutsamadım bedenimi, mutluluğa dokunan da aynı Tanrı değil mi?

Beşikten çıkıp geldiği için bütün sevinçler ve keder, eriyip bittiği için en sevdiğim şekerler, ya siyah ya beyaz kadar keskin olduğundan tüm çizgiler... Bu yüzden Beşiktaş'ı sevdim. Gerçekten sevebilecek bir şeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden bir adama aşık oldum, demek ki çekmem gereken bir çile vardı. Düşmem gerekiyordu çöle, anlamak için susuzluğu. Takas etmem gerekiyordu emek ile mutsuzluğu... Duvarıma senelerce orda kalacak, biçimsiz ve uzun süre baktığında deli eden bir tablo astım. Kendi ufuk çizgimde kısılıp kaldığımı fark edince, kendimi astım. Sallanıp duruyorum tavandan kendi gözlerimin önünde, öylece...

Çocukluğumu güzel geçirdiğim için bedelini mi ödetiyorsun Tanrı'm? Hâlâ sahiplenici iyelik ekiyle konuşuyorum bak senden bahsederken, ama belki bana sarılırdın gerçekten benim olsaydın. Ya da belki acıyıp dokuz yaşımda bırakırdın beni. Çocuk olurdum, hep dua ederdim, şekerlerim eridiğinde Allah'ın işi işte deyip geçerdim, sızılı ayrılıklar yerine... Vasiyetimdir: tabutumun içinde benimle seksek oynayacak kadar güçlü çocuklar taşısın beni.

Benim kelimelerim tüm-gün-yün-büsbütün kırmızı şapkalar takıyorlar. Fötr şapkalı yazgılar sizin olsun. Sakızın kağıdını düzleştirdikten sonra dudaklarının arasına alıp ıslık çalıyor benim sevgim. Kırmızı rujlu sevdalar sizin olsun.  Kitaplarla sevişiyor benim cehaletim, bakir bilgeliğiniz sizin olsun. Sesleri, kokuları ve kişileri özlüyorum; seslerden, kokulardan ve kişilerden nefret ediyorum. Güneş gülümserken ve hatta üşütürken aynı zamanda kar yağışı ve tipi içimi ısıtırdı, tam da bu şekilde devam eden bir havayı izlerken oluştu bütün tezatlarım. Aklı sildim bütün ilişkilerden. Akıl da, ömür de sizin olsun.
 ...
Senelerdir duvarda asılı duran, biçimsiz ve uzun süre baktığında delirtici bir tabloyu kaldırıp altına baktım. Sapsarı bir duvar kağıdı, duvarın diğer her yerindeki o tozlanmış tondan farklı... Sarı bir delilik söylemiymiş anladım. Diğer renkler sizin olsun.



SelinS

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...