Git gide uzaklaşıyorum şehrinden, evet bu kez belli bir rotam var belki, ama Seli (n)dir ne yapsa yeridir bilirsin; şehirler arası münasip, müsait ve muhteşem bir karanlıkta kaybolmasına şaşırmaz kimse. Aslında büyük haksızlık birileri açken yemek; birileri yürüyemiyorken dans etmek ve birileri... Haksızca bazen gitmek de. Sonrası uykusuzluk ve kalp ağrısı işte, bu... Bir adım daha Umay, ayrıca onun bir tık daha umutsuzu. Aralarda kalmak nasıl da yordu! Kandiller yanar, kediler uyur ve seli (n)ler yorulurdu sanırım bu düzende; o da tam alışacağım derken, bozuldu.
***
Karalıyorum ve siliyorum. Sildikçe eksiliyor ruhumun bir yanı... Yazdıklarımı biraz siyaha gömüyorum, çünkü insanların bulut dedikleri şey benim ayaklarımın altında ve epey göz alıcı. Eğer bir gün gelirsen diye saklıyorlar yağmurları. Yağmur sağıyorum bulutlardan saksılara... Senden habersiz ve senin için. Düşlerimde, toprak labirentlerin içinde kayboluyorum ve tek tek yerin dibine çekiliyor bastığım yerdeki çiçekler. Zaten her gün en az bir kez görüyorum aynı rüyayı... Zaten uyuyamıyorum. Üzerimde sinire dönüşmüş bir üzüntü var, özellikle elimde tutuyorum bozulan planlarımı. Bir plancı bulup tamir ettirim diyorum ben bunları.
Ve göğsümden dağlara kuşlar uçuruyorum, bulsunlar diye benim için yaşamaya değer coğrafyayı...
Kuşlar uçup gittikçe eksiliyor ruhumun bir yanı.
Sesin eklendikçe eklemsiz ve de eylemsiz kalbime
Unutuyorum neredeyse otuz senelik bir var oluş acısını...
***
Hani edebiyatı besleyen üzüntülerdir, diyen o kız? Hani mutluyken yazılamazdı güzel şeyler? O hâlde, başlıyorum... Kangrenli bir uzvu koparıp attım, yeniden çıkmayacağını bile bile; ancak hayat bana ilk defa bir sürpriz yaptı ve yeniden daha güzeli çıktı yerinde. C'est la vie! İyi de insanlar için vardı, kötüler de... Benimse bir yanımda çocuk, bir yanım yaşlı hatta ufak bir parçam ölüydü. Bir yandan bahar bir yandan kış, birlikte görülürdü. Bir yarım çiçek, bir yarım yaprak dökümüydü... Ama şimdi hep çiçek, hep çocuk ve hep bahar işte buralar. Yollar da çok iyi geliyor, "Yollar... İçimden geçen." Ve yollar diyorum ne kadar da açık, bir ucundan başlayıp da ülkemin, yanına gelen. Gelebildiği kadar güzel, alabildiğine ışıklı ve kokabildiğince cennet işte... Hani mutluyken yazılamazdı güzel şeyler? Yeniden doğuyorum, her yeni nefeste.
Daha ne diyebilirim ki, varlığın bir güneşli gün gibi apaydınlık, sesin beyazlığın sesi diyorum, biraz düşününce sakın kafayla vazgeçiyorum. Varlığın bembeyazlığın sesi işte...
***
Göller geçiyoruz, güneş henüz doğmaya karar vermemiş. Ben de kararlı ya da tercihe bağlı olarak doğabilseydim keşke diyorum, anlamı doğmamış olmaya çıkan güneş gibi.
/Le soleil n'est pas encore né./
Göller geçiyoruz; içinde bir şey gölü canavarı olmayan göller... Bizim de içimizde olmasaydı keşke diyorum canavar düşünceler ve tanımlanamayan uçan hisler... (UFS: unidentified flying senses)
Her neyse işte, yollar geçiyoruz sonra bir takım göller ama ne kadar uzaklaşırsak uzaklaşalım kaçamıyoruz kendimizden. Üstelik o göllerde boğulmuyor içimdeki karasal huzursuzluk. Ve üstelik düşmüyor 'yaşlardan gözler.'
Gel, sana yolu anlatacağım
Ya da yerleş gözlerime de seyrediver...
/me das tus ojos/
Gözlerinde ormanları seyre daldığım gibi.
Hiçbir şey eskimesin istiyorum seninle ilgili.
Bir şiirin kapısı kilitli olsa da kırmayalım, nazikçe açıp girelim içeriye.
Bilmiyorsun oysa, dürüstçe sorsan kendine tüm anahtarlar sende değil mi?
Selin'S
Yorumlar
Yorum Gönder