Ana içeriğe atla

Geçmiş Hikâyenin Kipsiz Şiiri




Hayatın sizin bilmediğiniz sınırları vardır...
Bir gümrüğün ismi Tomris, belki Piraye, bazen Milena...
Ah, Milena!
O kadar yakınım ki sınırlarına
Ve anlayamaz basit gözler işte tam bu satırlarda
Sorsak "ne demek istiyor şair burada"...
Bence insan terk etmeli rolünü
Yanlış hikâyede olduğunu anladığında...

Ben şiirler ve aşk dolu bakışlarla dolu yazmıştım hikayemi,
Bir adam vardı, hikayeyi okuyup çok beğendiğini
Ve başrolü paylaşıp birlikte devam etmek istediğini söyledi.
Sonra gel zaman git zaman bir baktım ki...
Yüzde yüz pamuklu prenses olmaktan çıkmışım
Üzerimde kül kedisinin, üvey annesinden kalma elbiseleri...

Masalım yön değiştirmiş,
Bozulmuş tüm evren, adam eline aldığında kalemi...
Özgünlüğüm kaybolmuş, öz saygım yerle bir ve en önemlisi
Yitirmişim hayatta anlam yüklediğim tüm değerleri...
Bence, dedim ondan sonra
Bir kadın yanlış hikâyede olduğunu anladığında
Orayı derhal terk etmeli...
Ah, Milena
Kim bilir ne suskunsundur sen şimdi!

Gördüğüm her duygusuz insan,
Utandırıyor beni insanlığımdan...
Gördüğüm her gri renkli rüyadan
Uyandırıyor beni arsız saksağan
Ne ara çıkıp da konmuş pencereme
Dün gece okuduğum başucu kitabımdan?..
Bahsettim dökülen kirpiklerimden
Gözyaşının tuzundan
Her yerde avuç avuç unuttuğum saçlardan.
Üzüldü saksağan.

'East or west'
Aynıdır, demek isterdim
Her yerde ayrıdır insan...
Ve mutlu bitmeli bu, çünkü ben yazdım
Ve sadece kapağı kaldı soğuk parmaklarında
Eser kalmadı ışıltılı sayfalarından...
Terk edilecek bu hikâye benim tarafımdan,
Yanlış anlama,
Hikâye güzel bir korku hikâyesi
Ancak ben şiirler yazıyordum sen başlamadan.
Yanlış anlama,
Bir kadın bir saniye bile durmamalı
Emin olduysa eğer kurgusal sorunlardan...

Selestia








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...