Bir defasında babam, annemle kavga ederken, -sanırım duvara- tekme attı ve ayağı kırıldı. Ve o şekilde ben ilkokul ikinci sınıftayken, karne günüme geldi. Arkadaşlarım tuhaf tuhaf baktılar, babamın yüz ifadesi hala aklımda. Bozuk. Dünyanın en mutlu çocuğuydum o anda umursamadım.Mutlu ya da mutsuz olduğumda, annemle değil babamla paylaştım. Mutsuz ya da pişman olduğumda. Bir kız çocuğu annesine ihtiyaç duymaz mı hiç? Babam vardı, duymadım.
Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut: Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...
Yorumlar
Yorum Gönder