Ana içeriğe atla

YALANLARDA AŞK




Yalanları öldürme sevgilim,
Öldürme gerçeğin tohumlarını.
Bilirsin, ben az inanan çok düşünen biriyim.
İnandığım az şeylerden birisisin sen.
İnanmalarımın en çoğusun belki. 
Yalanımı öldürme sevgilim,
Gerçeğimin tohumunu öldürme.

Sen, beni sözlerinle zehirle…
Sen beni sözlerinle…
Her hayal yaşadığı yerin yalanıdır sevgilim.
Muğladaki kara, sigaradaki sağlığa benzer.
Karaköy fotoğrafçısının orada durup bakamadığımız fotoğrafımıza benzer.
Barlar sokağında tokuşturamadığımız kadehe benzer.
Cebimde ki son kuruşu da, Kadıköy midyecisine vermeme benzer.
Sevgilim, içimdeki kalabalık yalanları öldürme.
Onlardır benim şizofren gerçeğimin tohumları.
Bırak Avrupa manevi kızına açsın masmavi kucağını,
Bırak adım sayılarımızda kalsın büyüklük,
İlla metrekare hesabımı alacak parasını Mısır Çarşısındaki ipekçi.
Sevgilim, sever misin?
Sevmesen de, aşığım de…
Mutsuz olsan da gülümse,
Her zaman Lavinia sen olamazsın,
Her yalan seni kandıramaz şu kısacık ömründe,
Biraz da sen yalanlar söyle…
Sevgilim, orda mısın?
Değilsen de burdayım de.
Bilirsin yalanlar inanmak içindir.
Bilirsin inanmak yalanın ta kendisidir.
Bilirsin ben az inanan çok düşünen birisiyim.
Bilirsin, bazı yalanlar güzel kılar ölümleri,
Ben her sevdanın çilesi, Kadıköy’ün delisi, her ölümün dirisiyim…
Ütopyalarımda benimle yaşlanır mısın?
Yaşayan her fani kıskanır bizi belki de
Belki zaman gelir, yerleşirler yalan dolan şehrimize
Yolları dolambaçlı olmalı lakin
Kolayca bulamasınlar bizi diye…
Bulup da karartmasınlar dünyamızı, bizim gözlüklerimiz toz pembe…
Yalanlar diyordum sevgilim,
Yalanlar, gerçeğe kalın bir tül,
Yahut ince bir perde..
Sen, beni sözlerinle zehirle…
Sen beni sözlerinle…
Senden öncesi vardı ama sonrası olmayacak de,
Birlikte dinlediğimiz şarkıları ser önüme,
O aşk dolu kokunu sürükle, attığım her adımla birlikte
Sevdayı sürükle, bilmediğim şehrin caddelerinde
Ama aşkımı süründürme.
Bir başka kitabın altını çizme fosforlu kalemlerle
Sadece bende parla, sadece benle…
Gideceğin zaman, topladığında eşyalarını
Ben görmeden çek git, gizliden gizliye, sessizce
Beni yeterince alıştırmışken kendine
Gözlerimin önünde çekme o kapıyı.
Bir not bırak, sevgilim, yine yalanlar söyle
Kalmadı tahammülüm gerçeklere,
Aşka at suçu, ‘seni seviyorum ama gitmeliyim’ de…
Kalırsan sevgilim, uzun uzun bak bana,
Sen beni gözlerinle zehirle,
Sen beni sözlerinle…
Ekrem Aksu /Selin'S

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...