Bir yazmak geliyordu, yaşamaya tercih ettiğim... Bir yazmak, nefes almak gibi. Ardından çaydanlıklar kararıyor ve tenceredeki yemeklerin dibi tutuyordu. Ardından, insanlıklar kararıyor ve pencerenin önündeki çiçeklere gebe saksıların dibi tutuyordu. Bir şehirle yarışıyordum o esnada, bir şehre düşen damlalarda ben yağışıyordum... Yaşamak yerine, yazıyordum. Sanatsal değeri olmayan ucuz bir şiire, pahalı elbiseler dikip onu güzel kılmaya çalışmak ne fayda... Sevginin adı geçen tüm satırların, yağmur altında akan mürekkep-rimelini silmeye yarayacak bir his arıyordum... Ankara'ya yakışıyordum. İç sesim diyordu ki, başkentte kal başka kentlere düşmesin yolun. Bense inadına, yollara düşüyordum. Hala eşlik etmeye çalışıyordu zamana yenik düşen, bir parça kokun. Zamanı parçalıyordum hayata geçirmediğim milyonlarca plan için. Parçalanıyordu zamanla içim. Pencere önlerinde, dibi tutan bir saksı gibi hissediyordum. İçimdeki fırtınalarla şiir yazmaya kalktığım anda, kendimi, uçan kağıtlara bakarken buluyordum. Bu gece güneş yok. Bugün ay batışını da izleyemedim. Bugün, ben Ankara'yım. Senin yolunu ise çoktan kaybettim... Kararan insanlıklara ışık tutamıyorum. Derinliklerine güzellikler sakladığım okyanuslar kurumuş, oysa ben dört elle sarılırdım denizlere. Bana kucak açan bir denizin var olduğuna, artık inanmıyorum. Atmosfere değen fakir bir sanatı hayal edip mutluluk hissiyle dolan bir kalbim vardı üç sene önce. Şimdilerde kendi gülüşlerime bile, yabancılık çekiyorum...
Selin'S
Selin'S
Yorumlar
Yorum Gönder