Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DENGESİZ İÇ SESLER

Şimdi, güzel bir son hikayesi anlatacağım size. Ve mutlu sonla güzel son aynı şey değildir. Yine her zamanki gibi koşuşturmalı bir gündü. Yine insanlara laf anlatmaya çalışıyor, yine dinlenmiyordu. Bugün her zamankinden farklı olarak kendini kontrol edemedi ve ağlamaya başladı caddenin orta yerinde, anlaşılmamak artık ağır geliyordu anlaşılan, ah bir de üstüne yanlış anlaşılmalar olmasa!.. Pek sık çelişiyordu kendisiyle, içindeki iki ses birbiriyle konuşuyor, üçüncü ses gelip onlara dalaşıyor, dördüncüsü bambaşka bir fikir sunuyor ve bu böyle sürüp gidiyordu. Az önce ''Yarın oruç mu tutsam?'' demişti. A: Ah, çok iyi düşündün, ramazan da yaklaşıyor zaten. Tüm gün evdesin, kendini bir dene bakalım. B: Saçmalama yarın misafirlerin var. A: Asıl sen saçmalama, onlara ikramını yapar, niyetliyim dersin. Hem oruç tutarken ikramda bulunmak daha sevaptır. B: Kendilerini kötü hissederler. Dinde misafir de çok önemli bir kavram, kendilerini kötü hissettirdikten sonra n...

Hiç Var Olmadık

"Yaz" denince yazmak yerine ısınırım ben, Gözlerine de bakamam, sırtım dönük olur giderken... Öyle bir neslin yaşlılarıyız ki, tüm oyuncakları kaybettik küçükken... Oyuncak nedir bilmiyoruz, oyuncak diye bir şey de yok esasen... Öyle bir çağın aşıklarıyız ki hep kaybettik severken, Sevgi nedir bilmiyoruz, aşkı sorsam bîhaber, karşılaşmış birinden... Tekrar tekrar dinliyordum aynı şarkıyı, Ki ben hiç sevmezdim tekrarların can sıkıcı aynılığını Senle kırmıştım tüm inadımı, aynaları, yansımaları... Ayna kesikleriyle kanıyoruz ve çok sonra fark ediyoruz yansıma diye bir şeyin olmadığını... Sıkılarak okuyorduk masa-başı duaları İştahla mideye dolduruyorduk yemek kitaplarını Bir hayat etmezdi toplasan, ikimizin hayatı... Yaşamak nedir bilmiyorduk. Aslında ikimiz diye bir şey de hiç olmadı... Selin'S

Bul-

''Bul beni ey aşk!'', dersem eğer sakın yanlış anlama beni aşk... Bil ki içten içe kendime kızıyorumdur, seni bulamadığım için... ''Gidersen bana da bir dengini yolla'', güzel sesli kadından dinlemiştik ya, Dengini bırakmadın, dengin yok, çarpmıyor artık kalbim... Yanmayı reddedersem eğer, yak beni ey aşk! Yanacak kadar çok sevip de vazgeçersem Savur küllerimi... Savur gözyaşlarının ıslattığı yüzlere Öyle acımasızca gittim ki üstelik, acınacak haldeyim şimdilerde... Ve en kötüsü, bütün yollar kapalı, dönebileceğim tek bir yol bile Kalmadı geriye... Adın geçtiğinde hala yattığım yerden doğrulmamışsam Çarp beni ey aşk! Öyle bir çarp ki, feleğimi şaşırayım... Adı geçtiğinde artık ağlamamalı, düşünmemeli ve yanmamalıyım. Şişeleri boşaltıp, dertlerimle mi doldursam ah, Bul beni ey aşk, ben seni bulamadım... Selin'S

Çiçekleri Ocakta Unuttum

Bir yazmak geliyordu, yaşamaya tercih ettiğim... Bir yazmak, nefes almak gibi. Ardından çaydanlıklar kararıyor ve tenceredeki yemeklerin dibi tutuyordu. Ardından, insanlıklar kararıyor ve pencerenin önündeki çiçeklere gebe saksıların dibi tutuyordu.  Bir şehirle yarışıyordum o esnada, bir şehre düşen damlalarda ben yağışıyordum... Yaşamak yerine, yazıyordum. Sanatsal değeri olmayan ucuz bir şiire, pahalı elbiseler dikip onu güzel kılmaya çalışmak ne fayda... Sevginin adı geçen tüm satırların, yağmur altında akan mürekkep-rimelini silmeye yarayacak bir his arıyordum... Ankara'ya yakışıyordum. İç sesim diyordu ki, başkentte kal başka kentlere düşmesin yolun. Bense inadına, yollara düşüyordum. Hala eşlik etmeye çalışıyordu zamana yenik düşen, bir parça kokun. Zamanı parçalıyordum hayata geçirmediğim milyonlarca plan için. Parçalanıyordu zamanla içim. Pencere önlerinde, dibi tutan bir saksı gibi hissediyordum. İçimdeki fırtınalarla şiir yazmaya kalktığım anda, kendimi, uçan kağıtlara b...
Gerçek anlamda her insan biraz deliydi ve delilik kadınlarda daha çok görülürdü. Bense birazdan, biraz fazla deli; yarım bardak biradan biraz daha zehirliydim fakat öldürmezdim seni... Oysa her insan öldürüyor muydu sevdiğini? Ben yaşıyorum, söylesene sevemedin mi sen de, geri kalan herkes gibi? Aynı tonduk sevgi'm. Güneşin doğuşu ve batışı da aynı tondu ona bakarsan... Oysa güneşin doğuşunda sahillerde kimse olmaz ve meydanlarda kimse olmazdı, batışında ise iğne atsan yere düşmezdi. Öyle meydan mıyım, gün batımı mı yoksa güneş mi? Tek bildiğim, aynı değiliz. Oysa bakışların kaldı, bakışların.... eskiye dair hatırladığım tek karelik bir fotoğraftın. Ve şimdi ne şiir olur senden, ne de ben bu hikayeyi tamamlarım. Dokunma, ağlarım... Selin'S

SOA

Su akıyordu,  Su öylece yürüyordu... Su, bahar kokulu bir sokaktan geçiyordu,  Sokak çiçeklerle dolu Sarmıştı ağaçlarını dallar ve tuhaf bir olaydı bu Sapsarı bir kokuya, hadsiz sinekler eşlik ediyordu ''. . . snow flakes all around my head and in the wind...'' Sanki daha önce dinlememiş gibi tekrar ve tekrar aynı şarkıyı dinliyordu... Sokağın sonunda banklar vardı, her zaman birlikte oturdukları boş duruyordu Soldakine oturdu... Sevgisiz kalmıştı bank, Su boş olan bankta, kendisini ve onu izliyordu Söylemese de açık açık, kimyası aşk tarafından değiştirilen S/su, yanabiliyordu. Onun da adı Ateş olsun, klişe bu ya, O, baharı soğuk buluyor, ısrarla yazı bekliyordu... O, elini değdiği yeri yakıp geçiyordu. Oysa bir korun, sönerse anlamsızlaşacağını biliyordu. Orada bir anlam arıyordu, Oyalanıyordu, O, yalanlanıyordu... Oyuncak ettiği bir ömrün henüz başındayken üstelik, Oturup, düşünüp, yanıyor ve... Özleniyordu... ' '...O n my naked skin ...

SERENCAM

. Pespaye bir serçe dokunuşu Cırtlak ama incitmeyen öpüşler konduracak kadar; Sülünler arasında narin. Resmederken yok oluşu Bugün ufuk niye dar? Kaydededurur aşkla yeniden Ta en baştan –manidar – Tepeden tırnağa savruluşu. Bu olsa gerek Fi bir aşkın, tutkulu var oluşu. -madara- Ezcümle çatlak dudaklara Mehlemdir gül yaprağının suyu. -matara- Kayıp matemler çıkar bana güneyden… Kap gel hadi serpelim bozkırlara Aklı baştan, alı alıveren meyleri; Hisli duyuşlarla dizelim dizeleri Yumuşatalım sonra kaskatı kayaları Okşayalım karayelleri merhamet yüklü okşayışlarla. Bir de biz oyalım bacalarını perilerin. Akşamları kerpetenle İsterik yıldızlar sökelim gökyüzünden Sırtımızda pelerin. Diken üstünde çıkalım doruklara Bir aşı, tam kalbine tepelerin, İlk sarmaşık gibi hevesli Gözlerin sürgün versin;  taze, nazenin Bir kristal kâseden, Mehtabı içelim yudum yudum. Gözlerim sürgün versin, Uyuyalım serencamıyla titreyişlerin ...