Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biber Kızartması

Ülkemin doğusunda bir yerlerde ve yaklaşık yirmi dört sene öncesinde bir tarihe gideceksiniz şimdi, korkmayın ben oraları biliyorum ve rehberlik edeceğim size... Tek katlı evler var burada ve bol bol terör korkusu... "Başı açık" denilen, eşarp kullanmayan kadınlara pek iyi gözle bakılmıyor. Fay hattı üzerinde bir yerdeyiz. Günlerden pazartesi, ülkemin doğusunda bir coğrafyaya götüreceğim sizi... Tek katlı evlerin düzensiz bahçelerinden birinde, iki-üç kadın dedikodu yapıyordu. Sanırım saat, "çay"ı "çörek" geçiyordu. Boyle bir şey miydi çay saati dedikleri? Kadınlar biber kızartması gibi kokuyorlardı ve bahçelerinde yetiştiriyorlardı biberleri. Evde, ağzının kenarı kurumuş babaannesine su içirmeye çalışan on beş yaşlarındaki bir kızın o gür örgülerine kınalar yakmıştı annesi. Muhtemelen diğer bahara kadar evlenirdi... Aslında, bütün sokak biber kızartması gibi kokuyordu. Sokakta yaşayan bütün kadınlar dedikodu dokuyordu. Şehirde sadece erkekler...

Dolun Ay'ınız Kutlu Olsun Bayım...

Bir yerde geri çekilip uzun uzun bakmalı insan... Geçmişine, şimdisine ve daha ilerisine. Öylece durup, karşısına alıp, elinde kırmızı bir kadeh ile izlemeli sadece. Kin tutmadan, pişman olmadan, vurdum duymadan, hiç kırılmadan... Sadece durup izlemeli, kontrol edemeyeceğinin bilinci ile. İnsanlar ıslanmalı sağanak yağan anıların altında ve saçlarından süzülmeli hayalleri; gözlerinden akarken tek tek ''şimdi''leri, o damlalar kurutabilmeli saç tellerini. Tezatları olmalı insanın; siyahı olmayan biri, beyazı nereden bilebilir ki? O'nu düşünüyordum... O'nunla (seninle) karşılaşma ihtimalimiz olan yollardan geçiyordum. Şu an, öznelerin hepsini karalayıp, bir mektup olarak başladığım yazının kişisini üçüncü tekil şahıs ile değiştiriyorum. ''O'na'' ve ''O'nu'' yazıyorsam, üstelik onsuz ve onunla yazabiliyorsam bu, artık hiçbir satırımın ona ulaşmayacağını biliyorum demektir. Ve bu farkındalık, dünyada üzerindeki ...

Tasarısız Tasanın Tamamlanmış Taslağı

Ben, seni severken Neler neler öğrendim... Sevilmenin nasıl olduğu dışında. Aynı anda Sol gözden akan üç damlanın koluna Sağ gözden akan dört damla koynuna giriyor Ve minik bir yağmur oluyorlardı Yedi renk gökkuşağı bu yüzden, her yağmur sonrası... Her özleme bir tane, Her hisse bir tane renk veriyorlardı. Yüzümden süzülürken siyah bir leke Göklerde süzülürken minik bir saka Anılardan süzülüp de içimden geçen Yaka yaka Hayat oluyorlardı... Sonra duruyorlardı. Her sona eren şey gibi. Haftayı yedi güne tamamlamak zordu örneğin Bırakmalıydık ve beşte kalmalıydı. Aşklar yirmi beş yaşından değil de, Bir diğer hayattan gün almalıydı... Aşık, kanatana değil Bir kuşun kanadına takılmalıydı... Kancayı taktığımız diğer gönül uzaklaşırsa İçimizde bir yer artık dikiş tutmazdı Uçmak için vardı çünkü kanatlar Bir aşk yüzünden terk-i diyar Etmeye yarardı... Ben seni severken, Neler neler öğrendim... Sevilmenin nasıl olduğu dışında... O hep adı karalanan karga Aslında...