Eğer alınmazsan,
Bir sözüm var aslında ve bir sızım.
Ah benim güz görünümlü, her sabah geç kalan 'günaydın'ım!
Eğer sen mavi olmasan,
Ben renklere inanmazdım...
Peki ya Pasifik'leri pasif, güneşi etkisiz bırakabilir mi bir bakışın?
Bırakıyormuş, bana baktığında anladım...
Söyle bana, çoklu parıltıların ardından,
Ölüm ne renk, yitip gittiğimde ardımda bıraktığım dünyayı yeşille mi boyayacağım?
Söyle bana, bir cam şişenin ardından,
Sen beni göremesen de, ben senin her baktığın yerde gözüne çarpan o kırmızıyım...
Ben, belki de yaşamın benimseyemediği üvey evladı
Belki de edebiyatın öz kızıyım.
Sense tüm literatürleri eski-yeni, kullanılan-unutulan tüm diller.
Bense, işte şimdi, tam da şu an bir sarı kağıt üzerine, seni yazmalıyım.
Sözler çok yakışıyor sana, seni sözlerle kuşatmalı ardından hecelerle yıkamalıyım.
Seni, içimde yıkmalı ve yeniden yaratmalıyım...
Körlerin gözlerinde de görülmez mi hayal kırıklıkları,
Duymayan bir insan hatırlamaz mı ruhun şifasını
Belki susmalı ve dinlemeli, belki de duymalı ve konuşmalıyım.
Ah, yine ağlamaklıyım.
Ya geceler ya korkulardır beni bu hale getiren.
Sensizliğin gecelerine bir an önce alışmalıyım...
Keşke adın bu kadar anlamlı olmasaydı,
Ben ise sadece isminin telaffuzlarında bir küçük anlam arayışındayım...
Taşlanmış bilinçlerimiz mezarlarından çıktığı zaman
Adımın anlamı dökülüyordu dudaklarından...
Kovalar kırılmış ve anlamlar akıyor altlarından
Anlamlar... Anlamlar yangın, sel, afet...
Anlamlar, anlamsızlığın kıskanç kıskaçlarında hapis.
Anlamlar toz duman.
Aşk, kan revan...
Sana sunulan hayatı beğenmezsen eğer
Ölümü de iteceksin elinin tersiyle
Ve lanetlenmiş bir kan akacak damarlarından...
Sen biraz ay yansıması, biraz yankı, biraz canlı ve nispeten cansız adam
Eleştirdiğin bu hüzün eğer bitecekse günün birinde, bir zaman
Sen topraklara sar bana ait olmamış bu derileri
Yine de konuş benimle, anlat derdini. Yine de ayırma yakınlarından...
Kırbaçlar diyorum, ağaçtan yapılırlar fakat
Ağaçlar kimseyi incitmeyecek kadar ince ruhludur
Üstelik her bahar yeni yaşamlar dökerler, kahve bıyıklarından.
Ağaçlar...
Dünyaya bahşiş olarak bıraktıklarımızdı, pişman olup verdiğimiz zararlardan.
Gözleri yaşlı olan insanların ruhu genç midir?
Ağlayıp da ağ yapmayı başaramayan her bir canlının hissettiğidir.
Eğer aşk varsa hala bir yerlerde nefesler alınıp, hüzünler verilir.
Ben giz diyeyim, hatta gizleyeyim bir deniz fenerinin ışığına
Senin olduğun tüm karasal iklimler, denizlerin kokusuna gebedir.
Eğer ben bu şekilde seversem seni,
Sinirli sihirbazlar silip beni yeryüzünden,
Seni, yeni bir din edinir...
Bazı şarkılar var, var olmayan
Dilimin ucundalar...
Seninle geçirdiğim bir kaç saat olup
Ceplerimde saklanıp, yosun tutmayı bekliyorlar.
Çünkü evim denizdir benim ve evime giren herkes gibi, bakışların
Derinlere gömülüp boğuldular, derken tam
Bir koca deryayı tutuşturuyorlar...
Deryalar yok, yoklar ben, benliğim karanlık oluyor
Ve karanlıklar yine seninle aydınlanıyorlar.
Siyah bir ışık olduğunu fark etmeden sen den ilham alan her karanlık
Yine senin rengine bürünüp yeniden sahte aydınlığında hapsoluyorlar...
ŞairlerSeniYazıyorVeSorularSeniKıskanıyorlar...
Selin'S
Görsel, http://www.birinciblog.com/wp-content/uploads/2013/04/5anthony-mccall2.jpg adresinden alınmıştır.
Bir sözüm var aslında ve bir sızım.
Ah benim güz görünümlü, her sabah geç kalan 'günaydın'ım!
Eğer sen mavi olmasan,
Ben renklere inanmazdım...
Peki ya Pasifik'leri pasif, güneşi etkisiz bırakabilir mi bir bakışın?
Bırakıyormuş, bana baktığında anladım...
Söyle bana, çoklu parıltıların ardından,
Ölüm ne renk, yitip gittiğimde ardımda bıraktığım dünyayı yeşille mi boyayacağım?
Söyle bana, bir cam şişenin ardından,
Sen beni göremesen de, ben senin her baktığın yerde gözüne çarpan o kırmızıyım...
Ben, belki de yaşamın benimseyemediği üvey evladı
Belki de edebiyatın öz kızıyım.
Sense tüm literatürleri eski-yeni, kullanılan-unutulan tüm diller.
Bense, işte şimdi, tam da şu an bir sarı kağıt üzerine, seni yazmalıyım.
Sözler çok yakışıyor sana, seni sözlerle kuşatmalı ardından hecelerle yıkamalıyım.
Seni, içimde yıkmalı ve yeniden yaratmalıyım...
Körlerin gözlerinde de görülmez mi hayal kırıklıkları,
Duymayan bir insan hatırlamaz mı ruhun şifasını
Belki susmalı ve dinlemeli, belki de duymalı ve konuşmalıyım.
Ah, yine ağlamaklıyım.
Ya geceler ya korkulardır beni bu hale getiren.
Sensizliğin gecelerine bir an önce alışmalıyım...
Keşke adın bu kadar anlamlı olmasaydı,
Ben ise sadece isminin telaffuzlarında bir küçük anlam arayışındayım...
Taşlanmış bilinçlerimiz mezarlarından çıktığı zaman
Adımın anlamı dökülüyordu dudaklarından...
Kovalar kırılmış ve anlamlar akıyor altlarından
Anlamlar... Anlamlar yangın, sel, afet...
Anlamlar, anlamsızlığın kıskanç kıskaçlarında hapis.
Anlamlar toz duman.
Aşk, kan revan...
Sana sunulan hayatı beğenmezsen eğer
Ölümü de iteceksin elinin tersiyle
Ve lanetlenmiş bir kan akacak damarlarından...
Sen biraz ay yansıması, biraz yankı, biraz canlı ve nispeten cansız adam
Eleştirdiğin bu hüzün eğer bitecekse günün birinde, bir zaman
Sen topraklara sar bana ait olmamış bu derileri
Yine de konuş benimle, anlat derdini. Yine de ayırma yakınlarından...
Kırbaçlar diyorum, ağaçtan yapılırlar fakat
Ağaçlar kimseyi incitmeyecek kadar ince ruhludur
Üstelik her bahar yeni yaşamlar dökerler, kahve bıyıklarından.
Ağaçlar...
Dünyaya bahşiş olarak bıraktıklarımızdı, pişman olup verdiğimiz zararlardan.
Gözleri yaşlı olan insanların ruhu genç midir?
Ağlayıp da ağ yapmayı başaramayan her bir canlının hissettiğidir.
Eğer aşk varsa hala bir yerlerde nefesler alınıp, hüzünler verilir.
Ben giz diyeyim, hatta gizleyeyim bir deniz fenerinin ışığına
Senin olduğun tüm karasal iklimler, denizlerin kokusuna gebedir.
Eğer ben bu şekilde seversem seni,
Sinirli sihirbazlar silip beni yeryüzünden,
Seni, yeni bir din edinir...
Bazı şarkılar var, var olmayan
Dilimin ucundalar...
Seninle geçirdiğim bir kaç saat olup
Ceplerimde saklanıp, yosun tutmayı bekliyorlar.
Çünkü evim denizdir benim ve evime giren herkes gibi, bakışların
Derinlere gömülüp boğuldular, derken tam
Bir koca deryayı tutuşturuyorlar...
Deryalar yok, yoklar ben, benliğim karanlık oluyor
Ve karanlıklar yine seninle aydınlanıyorlar.
Siyah bir ışık olduğunu fark etmeden sen den ilham alan her karanlık
Yine senin rengine bürünüp yeniden sahte aydınlığında hapsoluyorlar...
ŞairlerSeniYazıyorVeSorularSeniKıskanıyorlar...
Görsel, http://www.birinciblog.com/wp-content/uploads/2013/04/5anthony-mccall2.jpg adresinden alınmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder