Ana içeriğe atla

RENKLERDE SEN

Senin gözlerin yedi renk sevgili,
Biri, sonsuz sınırsızlığın maviliği
Her bakışta nefesimin kesildiği...
Mavilerin en güzeli diyemem,
Çünkü ben kördüm senden önce,
İlk sende gördüm renkleri...
Kıyaslama yapamam, tek bildiğim mavi gözlerindeki...

Biri, yakarışların yeşil güzelliği,
Nereye baksam gördüm senden sonra
Her ağaçta, her türbede, her aşkta...
Yeşili sevdim, baharlarında
Solmaz sandım bakışlarında
Sen de solup gittin ya...
Yeşillere güvenim bitse yeriydi...

En ağır basan rengi kırmızıydı gözlerinin
Kızıl, alev gibi, cehennem gibi, aşk gibi...
Nice sözlere döktüm seni de, anlatmaya yetmedi
Bitmedi içimin kızılca kıyameti...
Aynamdın, aynımdın, öyle mi?
Kırıldığına göre, sendeki yansımamı almalıyım geri...
Kırmızılar sadece bakışlarında güzeldi.

Siyahlar vardı sonra, dipsiz bir çift kuyu ,
İçinden çıkamayacağım bir bataklık kadar koyu,
Hapis kalayım orada, bir ömür boyu...
Güneşlere hasret gecelerin yaşandığı
Takvimin yapraklarından en sonuncusu...
Siyahların diyorum, hep gizliyor mutluluğu...

Asaletin moru...
Gökyüzünde gördüm senden sonra,
Deprem-sonrası-bulut-tonu.
Hala yaşamayı simgeler gibi, hala tutkuyu.
Anıların ardında unutulmuş bir var oluştu
Mor, en çok sende güzel durmuştu.

Afrikaların turuncusu...
İnsan çaresizliğinin en somutu,
Ardında çarelerin hülyasını saklayan
Açlık ve aşklık arası bir oyundu...
Gözlerin diyorum, bendeki beni nerede unuttu?
Sözlerinle ne kadar da uyumluydu...

Son rengin sevdiğim, sarıya çalmayan beyazların...
Cesareti dışa vuran beyazların...
Saçındaki beyazların...
Masumiyetindeki beyazların...
Bir kum saatinin içinde akar mı beyazların?
Gözlerindeki çoğul parıltıları saklar mı beyazların?
Geleceğe umut dolu bakar mı
Hayallerinde bana yer verir mi
Yıllar sonra solmaz ise beni hatırlar mı beyazların?

Yedi renkte kısıtladığıma bakma sevdiğim,
Her rengin her tonunda,
Aşkın başında aklın sonunda
Hissettiğim her duyumda
Birazdan daha fazla, sen varsın...
Ben seni hiçbir renkle karıştıramam
Sen bir notanın fuşyası
Ve sen hayatın saydamısın...

Selin'S



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...