Ana içeriğe atla

AŞKIN TEHLİKELİ SULARI

Hayat keyfimi kaçırıyor yine...
Zaman bardağına seni dolduruyorum.
Senden vazgeçebilmek ne mümkün?
Vazgeçtim, dediğim an sadece
Zamanı seninle donduruyorum...
Takvimi 6 gün öncesine,
Akrebi duygusal bir yengece
Yelkovanı balık dolu kovalara döndürüyorum...
Gecenin son sigarasını resminde söndürüyorum...
Ne yazarsam yazayım, asla bir şiir olamayacağım.
Gözlerine değen bir satır olabilmek için neler vermezdim oysa!
Akıl süzgecinden geçen ben olabilseydim keşke...
Keşkeleri dönüştüreyim dedim bir iyi ki ile,
Ellerime siyahlar bulaştı, pişmanlığın rengiyle.
Pişmanlıklar otelinde, yeni kapılar açıyorum.
Kalbimdeki bir sızı gibi, tüm-vücut-acıyorum.
Gözlerimdeki sızıntı gibi, sadece-seni-akıyorum.
Yine senin görmediğin bilmediğin bir yıldızın üzerinden
Sana bakıyorum...
Ah, ne güzelsin!
Ve öyle zarar verici ki bu güzellik
Ya zehirleniyorum, ya seviyorum, ya boğuluyorum...
-Sularının zehrinde severek boğuluyorum-
Hıçkırıklarımı duyuyor musun?
Olmayan kokunu içime çekiyorum,
Bu da böyle bir tezat işte.
Tezatlarla dolu olduğumu biliyorum...
Seni seviyorum lakin gel gör ki
Seni sevmek için gereken gücü kendimde bulamıyorum.
Seni özlüyorum ama, ah, ne demeli
Özlüyorum kelimesinde fazla olan bir ''z'' oluyorum
Bir anda
Ölüyorum...
Seni sensiz yaşarken çektiğim acının haddini hesabını sayıyorum
Haddi hesabı yok...
Tezatları sevdiğini biliyorum;
Hem seni kaybetmekten korkuyorum, deli gibi,
Hem de akılsızın teki gibi, elimin tersiyle aşkı itiyorum...
''Sevdiğim-ben-gidiyorum''
Bu cümlede en zor olan kelime yok
Çünkü sevmek zor, gitmek zor ve
ben dediğim şeyin sen olmasına anlam vermeye çalışıyorum.
Kırık havaları çalıyorum, kırık bir hava dinliyorum, kırılıyorum.
Ben, bana neler desem... Bilmiyorum.
Ben seni sevdiğimi söylemeden öldüm, diyeceğim
Üç yıl sonra tam da.
Engelleri üzerime çekmemek için ve kurallar gereği
Kelimeleri boşluklardan düşürme riskini göze ala ala
Tamamen birleşik kelimelerden oluşan bir şiir yazamıyorum.
Ah, ben senin sonunu getiremiyorum
Ah, ben bir şiirin sonunu getiremiyorum
Uzuyor, dallanıp budaklanıyor kalbimde
Kıyıp da budayamıyorum
Ben yazdığım her şiirin içindeki
Her kelimeyi, taa içimde buluyorum.
Ben seni, en derinlerden seviyorum.
Ben,
Seni severken boğulup,
Seni severken yazıyorum...

Selin'S




Görsel http://i.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/55ea1335f018fbb8f869c568.jpg adresinden alınmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...