Ana içeriğe atla

Süryani Satırlar

Öyle bir gel ki bana, ismimin, biçimimin, niceliklerimin ve niteliklerimin bir önemi olmasın... Yaşımı asla sorma mesela, önceden anlamış ol bir fark olmadığını, on yaşında olmamla seksen beş yaşında olmam arasında. Bana, beni evveliyattan tanıyormuş gibi gel, bana edebiyattan bahset, biraz da şiir ol bana...

En sevdiğim dizeleri sor, ben sana ''Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır...'' diye anlatmaya başlayayım. En büyük korkularımı sor, ben en büyük korkumun ölmek değil sadece yok olmak olduğunu anlatayım. Dizeler hak et, mısralardan kapına süs, yoluna halı,başına taç yapayım. Öyle bir gel ki bana, daha önceden tek kelime okumamışım gibi, sen de yepyeni bir romana başlayayım...

Bilmediklerimi öğret, eğer hala bir şeyler kaldıysa öğrenmem gereken... Bildiklerimi hatırlat, çok çabuk unuturum aklımda hiçbir şey tutamam ben. Bakışlarımı sev, bakışlarım kalacak  çünkü -ve sadece- yaşlandığım zaman bile değişmeyen... Sen oltanı gök yüzüne fırlat, dolunayı hedef al, yıldızlar tut, yeryüzüne indirmene yardım etmek için tutarım ellerinden, belki bir yıldız olup ben de düşerim gök yüzünden...

Sen benim kitaplarımdaki altı çizili cümleleri ezberle, ben senin notalarında gezineyim. Sen bir beste yap, ben sözleri olayım, kendimizi tam bir nesile dinletelim. Ve susalım... Ve dinleyelim. Ve isteyelim, neyi istediğimizi bile bilmeden üstelik. Tutkularıyla, özenli davranışlarıyla fark yaratabilen bir ordu edinelim kendimize, aşkın sınırlarını korusunlar diye... Ve sevelim, af çıkmışçasına, dolunay denize vurmuş gibi, bir bebeğin ilk kelimesini söylediği o eşsiz an misali... Ve sevelim, sanki aşkın kendisi gibi...

Öyle bir gel ki bana, denizleri aşalım yüzme bilmeden, sanki derin sularda doğmuşuz gibi...
Öyle bir gel ki bana, yeniden nefes alalım, sanki derinliklerde boğulmuşuz gibi...

Selin'S

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...