Yokluğundan kaçarken kaybolduğum şehirlerde, denk geldiğim 'sen'den oluşan şiirler getirdim sana.
Yine...
Ben daha önceden de kayboldum, bulduğumda seni. Güldüğünde dudaklarının kenarında oluşan çizgilerde de kayboldum.
Ben kahverengi diye biliyorken, içinde zümrüt madeni olduğunu keşfettiğim gözlerinde hapsoldum.
Haftaları kovalayan aylar geçti, ayları kolaçan eden mevsimler,
Deniz yükseldi, alçaldı deniz, ama senin kadar değil, benim kadar da değil;
Ve sandığın gibi de değil,
Ben ne deniz yükseldiğinde ne de biz alçaldığımızda sarsılmadım, sadece kendi göz yaşımda boğuldum.
Umursamaz, ukala ve zamansız mekansız burnuma çarpan bir kokuya, ben seni sordum...
Deli, acayip, şizofren diyormuşsun ardımdan... De.
Vurdumduymaz, umarsız, başına buyruk diyorlarmış. Desinler.
Hatta ben ekleyeyim diyemediklerini,
Yazabilmek için, biraz ruh hastası, bir doz manyak, yarım saat serseri, bir tatlı kaşığı aşık, bir çekmece dolusu kaşık ve bir tutam maydanoz olmak gerekir efendim.
Ve ben giderek eksiliyorum...
Git gide daha çok, sana çıkıyor yolum.
Bağlanma korkumun hırçınlığı zamansızmış mesela,
Ben senden çözülmeye korkar oldum.
Demiştim,
Sadece senin parfümüne karıştığında güzeldi kokum.
Ne kadar aklımdan uzaklaştırsam da,
Özlüyorum.
Bir sokakta, müzikte, çilek çilinde, yakışan bir çiftte
Siyahta, beyazda, cam kırığında, ayazda...
Özlüyorum işte, bir şey gelmiyor elden, fazla...
Sırf seni görebilme ihtimalim olsun diye, yerleşmeyi düşünüp içinde gezindiğim evde oturuyorsun şu an mesela.
Üzgünüm, seni oradan soğutmak niyetinde değilim. Sadece ilginç ve üzücü bir tesadüf oldu diye anlatmak istedim. Yanlış anlama sakın, inan ki senin adına sevindim sevdiğim... Sevdiğim, diyorum, bakma, ben her aklıma geleni söylerim. Biliyorum üstelik nefretini, kabul ediyorum mahvettiğimi, gelecekle ilgili tüm düşüncelerini ve güzel olan tüm hislerini.
Belki yanlış sevdim ama çok sevdim,
Sen de anla n'olur, kabullen; bir daha hiç kimsenin, seni benim kadar çok sevemeyeceği gerçeğini...
Yokluğun, bir şey değiştirmiyor işte,
Beni bilen senle bilsin, kabul eden içimdeki seni de kabul etsin, seven hayatımda olmasan da bende var olduğunu bilerek sevsin.
Bir insanı içten gülmek güzel kılarmış.
Aşk güzelleştirirmiş, seveni...
Senelerdir aynaya bakmayan ben, sadece senin yanında güzeldim...
Pasif direniş işçilerim artık akmıyor.
Gözyaşlarımın tadını unuttum.
Geceyle gündüz arasında bir fark vardı sanki,
Ne yazık kı hatırlamıyorum
Unutulur geçer diyordum ama,
Son oldun,
Sonum oldun...
Oysa ki sonsuzumdun bir zamanlar
Şimdi son sözümü yazıyorum diye başladığım yazılara
Eklenen birer paragraf oldun...
Özlemen elbet imkansız ama,
Merak ediyorum, ismimi hatırlıyor musun?..
Sen, aşka ve hayata dair, kendime sorduğum ilk soruydun.
Cevaplarım yarım kaldı, rica etsem...
Şurada kalan boşlukları doldurur musun?
Kadehimi bir de... Teşekkür ederim.
Küçükken , uğruna gözyaşı döktüğüm şeyler geldi aklıma,
Alışıyordum, o her şeyden çok istediğim şeylerin yokluğuna...
Alışacağım. Zamanı var...
Biteceksin bende, üç asra kadar ve ben üç asır on beş gün sonra
devam edeceğim hayatıma...
Selin'S
Yine...
Ben daha önceden de kayboldum, bulduğumda seni. Güldüğünde dudaklarının kenarında oluşan çizgilerde de kayboldum.
Ben kahverengi diye biliyorken, içinde zümrüt madeni olduğunu keşfettiğim gözlerinde hapsoldum.
Haftaları kovalayan aylar geçti, ayları kolaçan eden mevsimler,
Deniz yükseldi, alçaldı deniz, ama senin kadar değil, benim kadar da değil;
Ve sandığın gibi de değil,
Ben ne deniz yükseldiğinde ne de biz alçaldığımızda sarsılmadım, sadece kendi göz yaşımda boğuldum.
Umursamaz, ukala ve zamansız mekansız burnuma çarpan bir kokuya, ben seni sordum...
Deli, acayip, şizofren diyormuşsun ardımdan... De.
Vurdumduymaz, umarsız, başına buyruk diyorlarmış. Desinler.
Hatta ben ekleyeyim diyemediklerini,
Yazabilmek için, biraz ruh hastası, bir doz manyak, yarım saat serseri, bir tatlı kaşığı aşık, bir çekmece dolusu kaşık ve bir tutam maydanoz olmak gerekir efendim.
Ve ben giderek eksiliyorum...
Git gide daha çok, sana çıkıyor yolum.
Bağlanma korkumun hırçınlığı zamansızmış mesela,
Ben senden çözülmeye korkar oldum.
Demiştim,
Sadece senin parfümüne karıştığında güzeldi kokum.
Ne kadar aklımdan uzaklaştırsam da,
Özlüyorum.
Bir sokakta, müzikte, çilek çilinde, yakışan bir çiftte
Siyahta, beyazda, cam kırığında, ayazda...
Özlüyorum işte, bir şey gelmiyor elden, fazla...
Sırf seni görebilme ihtimalim olsun diye, yerleşmeyi düşünüp içinde gezindiğim evde oturuyorsun şu an mesela.
Üzgünüm, seni oradan soğutmak niyetinde değilim. Sadece ilginç ve üzücü bir tesadüf oldu diye anlatmak istedim. Yanlış anlama sakın, inan ki senin adına sevindim sevdiğim... Sevdiğim, diyorum, bakma, ben her aklıma geleni söylerim. Biliyorum üstelik nefretini, kabul ediyorum mahvettiğimi, gelecekle ilgili tüm düşüncelerini ve güzel olan tüm hislerini.
Belki yanlış sevdim ama çok sevdim,
Sen de anla n'olur, kabullen; bir daha hiç kimsenin, seni benim kadar çok sevemeyeceği gerçeğini...
Yokluğun, bir şey değiştirmiyor işte,
Beni bilen senle bilsin, kabul eden içimdeki seni de kabul etsin, seven hayatımda olmasan da bende var olduğunu bilerek sevsin.
Bir insanı içten gülmek güzel kılarmış.
Aşk güzelleştirirmiş, seveni...
Senelerdir aynaya bakmayan ben, sadece senin yanında güzeldim...
Pasif direniş işçilerim artık akmıyor.
Gözyaşlarımın tadını unuttum.
Geceyle gündüz arasında bir fark vardı sanki,
Ne yazık kı hatırlamıyorum
Unutulur geçer diyordum ama,
Son oldun,
Sonum oldun...
Oysa ki sonsuzumdun bir zamanlar
Şimdi son sözümü yazıyorum diye başladığım yazılara
Eklenen birer paragraf oldun...
Özlemen elbet imkansız ama,
Merak ediyorum, ismimi hatırlıyor musun?..
Sen, aşka ve hayata dair, kendime sorduğum ilk soruydun.
Cevaplarım yarım kaldı, rica etsem...
Şurada kalan boşlukları doldurur musun?
Kadehimi bir de... Teşekkür ederim.
Küçükken , uğruna gözyaşı döktüğüm şeyler geldi aklıma,
Alışıyordum, o her şeyden çok istediğim şeylerin yokluğuna...
Alışacağım. Zamanı var...
Biteceksin bende, üç asra kadar ve ben üç asır on beş gün sonra
devam edeceğim hayatıma...
Yorumlar
Yorum Gönder