Ana içeriğe atla

FEODAL PARAGRAFLARDAN POLİGARŞİK HİSLERE

Kelimelerim vardı, yazmak için kalemin ucunda biriktirip bir şişe şarabın ardına sakladığım... Kelimelerin vardı, söylemek için dilinin ucunda biriktirip hep yarınlara attığın... Ben düşünmedim hiç, "Ya bir yudum daha içemezsem", diye; sen de, o yarınlar hep gelir sandın... "Hem yara bandım, hem yaram"dın. Şimdi sadece, anılarımda kaldın.

Uzaklaşmak istedim ve uzaklaştım. Senden, şehirden ve de kendimden. Uzaklastığımda gördüm ki, şehir bana kasvetiyle ilham verdiğinde sen, beni ben yapandın. Sırf bunun için belki de, çok sevmemeliydim seni ve belki sırf bu yüzden bilmeliydim bir gün gideceğini... Başaramadım.
Her şeyi yarım bıraktığım gibi ben de hep eksik kaldım.

Yazar değildim ama, yazandım. Kah bir notadan, kah senden, kimi zaman dolunaydan ilhamlar aldım. İlahi ilhamlar kapladı sonra şarabi benliğimi; ben de kimsesizlikte seni, sigarasızlıkta dumanı ve ışıksızlıkta gözlerini aradım. Evet, sonuçsuzca aradım.
Uçsuz bucaksızlıkta aradım.

İşin özüne inecek olursak... Nafile acılar çektiriyorum kendime, neticede kaybettiğim değil, hiç kazanamadığımdın.

Karalar bağlayan gönlümde, üstüne toz kondurmadığımdın...

Ben bazen kendi eksenimde kaybolur, ben zaten kendi kuraklığımı kendim yaratırdım. Anardım mesela, arardım... ''Gel'' diyemezdim o zamanlarda, çağıramazdım. Gelirsen, gittiğinde üzülürüm deyip, seni görmeye katlanamazdım. Evet, her insan gibi ben de cesur görünen bir korkaktım. Farkındayım. Ve biliyorum yine kendi yarattığım bir zaman diliminde, zamansızca, öylesine, kaybolacağım...

İnsan kurtulabilir miydi kendi yarattıklarından?
Hep bir muammada kalacağım...

Selin'S


Yorumlar

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Kaçışlar
    Gölgeli bakışlardandır
    Kaçmak
    Kendimden bizi çıkarıp
    Yaralı kanatlarla
    Hatıralara saklanmaktır
    ...
    Diyesim geldi kardeşim.
    Kalemin daim olsun

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...