Ana içeriğe atla

BU ŞEHRE SFENKSLER YAĞDIĞINDA

      Sabahtan akşama kadar bir şarkıyı dinlemeyi düşündüğünüz ve unuttuğunuz bir günün gecesinde hiç alakası olmayan bir biçimde, o şarkının kulağınıza çalınması...

      Sabahtan akşama kadar bir kişiyi özlediğiniz ve görmeyi umduğunuz bir günün ertesinde, o kişinin her şeyi bırakıp sizinle aynı şehirde nefes alması...

      Ne büyük şans!
      Size de oluyordur böyle şeyler; efendim? Olmuyor mu? O halde ben, haddinden fazla şanslıyım...

      Hayatı daha net görmemi sağlayacak bir gözlük buldum. Yalnızlığımı dahi madde ötesinden izlemek ne tuhaf. Bu camların ham maddesinden bir kaç yazı oluşturdum, ben diyeyim cam, siz deyin bir parça deri... Fark ettiğim şeylerle ilgili... Bunlar ne mi?

      1-Arkanızdan ağlayabilecek biri kalmaz ve sadece o zaman kolaydır terk etmek bir şehri... Anıları, alışkanlıkları içine gömüp, yanında değil aklında taşımak yirmi dört yıllık bir zehri...

      2- Milyonlarca kez sevgi süslese de dili, hissedemedikten sonra yokmuş bir önemi... Önemli olan bir kez bile söylenmemiş olmasına rağmen hissedebilmekmiş sevgiyi.

      3- Ömür boyu tadılmamış hisler bir anda yenip yutulduğu zaman bir ömre bedel olup ısıtırmış bir anda yıllardır taşlaşmış ve üstü yosun tutmuş bir kalbi...

      4- ''Aslında sana inanmayı her şeyden çok istiyorum ama n'olur bana bunu kanıtla'' anlamına gelir, birine çok kırılıp da kurduğunuz ''Sana inanmıyorum'' cümlesi... Aynı sebepten, ''aşka inanmıyorum'' der, evrenden aşk isteyen bir dilenci... Ve insanoğlu hep geç fark eder, büyük konuşmamanın gerektiğini...

      5-İnsan korkar bazen, söylemeye sevdiğini; söyleyemez, göze alamaz çünkü maşuğun gitmesini... ''Her güzel şey bir gün biter'' sözünü, yok mu yalanlayacak birileri?

      6-Bazı şeyler hiç mi hiç bitmemeli...

Selin'S

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...