Ana içeriğe atla

Sen Benim Şarkılarımsın...








''Çok kolay 'ayrılalım' diyorsun. Bir kez bile dinlemedin git derken; bu, ayrılık sebebi olabilecek bir sorun değil.''
''Herkes tarafından iyi bir dinleyici olduğum söylenildi, seni dinlemeyi sevmiyorum. Dinledikçe kırıyorsun. Dinlemeyişim sana karşı kendimi savunma mekanizmam sadece... Sorun, benim seni bir şeylere zorluyormuş hissine kapılmam; sevmeye, kalmaya, gelmeye...''
''İnanamayacağın kadar çok üzülüyorum ve seninle geçirdiğim zaman diliminde arkadaşlarımdan öyle soyutladım ki kendimi, çevremde arkadaş namına kimse kalmadı. Benim bu konuları anlatacak, içimi dökecek kimsem yok.İletişim kuramıyoruz gel, yüz yüze konuşursak çözebiliriz...''
''Bu yüz yüze konuşma meselesi, sadece gözyaşlarımdan beslenen bir sadist olman! Gelmiyorum.''
''Sen konuşmak değil, haklı çıkmak istiyorsun sadece. Bak ben seni seviyorum, sana aşığım... Ben kimseyi özlemedim, hayatımdan çıkıp gittikten sonra; seni çok özlüyorum.''
''Burada ikimiz varız, hakim karşısında değilim. Haklı çıkma çabam yok!''


Ne çok kaçırmışız asıl duymamız -ve sımsıkı tutunmamız- gereken sözcükleri ve nasıl da yakalamışız idama götürecek halatın ucunu, bir cankurtarana sarılır gibi... ''Seni ne kadar çok sevdiğimi anlayacaksın, artık sevmediğim zaman seni'' demiştim ya, sen asla anlayamayacaksın sevgili, seni ne çok sevdiğimi. Çünkü içimde sevginle bırakacağım son nefesimi ve bir lanet olacak dilimde, bir de kokun hala buram buram tütecek tenimde. Bir daha kimseyle aynı sabaha açamayacağım mesela gözlerimi. Ha, bir de... O çok beğendiğin kokum, sadece 'bir parça da sen' karışınca güzeldi...Yazamıyorum seni şehre, haykıramıyorum insanlara ismini; mutlu anıları sileyim gitsin diyorum bir bakmışım görüntü kalitesi artmış, replay tuşu takılı kalmış ve ben bağlanmışım yine anıların karşına, elim kolum bağlı, izliyorum sevgimizi. Özlüyorum, kolay değil bir kılmayı düşündüğün bir hayatı, üstüne dikilen farklı kostümlere bürünerek yaşamak. Kolay değil sonunu tamamladığın bir senaryonun birden değişmesi...Bir sene değil, bin sene geçse kalacağım yine senaryonun değiştiği yerde; varsın olsun, film çekilmesin, her kış donsun parmaklarım, kokun sarsın her yanı, notalar ruhuma dolsun. Sen benim şarkılarım, notalarım, nefeslerim, anlamlarım, yollarım, gülüşlerim, göz yaşlarımdın... Tüm 'iyi ki'lerimdin, tüm iyi ki'lerimsin hala; yanından yöresinden geçmedin herhangi bir pişmanlığın. Yarından ötesine geçmedi senden sonra aldığım kararlarım. 'Dokunma dersen ben anlarım....'




Selin'S

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...