Ancak bir şeyi istemek ve istememek arasında fark kalmadığı zaman, o şeyin kendisi oluruz. Bu arada, ''bir şeyi ne kadar çok istersen, ondan o kadar uzak kalırsın'' gerçeğini de gözardı etmemek lazım. Düşündüğümüz zaman ''çelişik'' diye adlandırdığımız, birbiriyle alakası olmadığını düşündüğümüz her şeyin arkasında muhteşem bir ilişki var. Hayata ilişik her şey aslında çelişik deyip konuyu kapatmak isterdim fakat mevzumuz derin... Fazla derin, birkaç cümleyle konuyu kapatmak için...
İstemek, istediğini elde etmek ve mutlu olmak sebep-sonuç döngüsüdür. İstemek, daha çok istemek, elde edememek, isteğin artması ve yine de mutlu olmak mı? Teinin yan etkisidir efendim. Ya da hayatın çelişkisidir; aslında çelişki dediğimiz şey ise hayatla insanın ilişkisidir. Kafanız mı karıştı? Açıklık getireceğim; mutsuz oluyoruz çünkü, çok istediğimiz şeyler için biz, biz olmaktan çıkıyoruz. Kendimizden tavizler verip değişiyor, kendi çemberimizin dışına çıkıp uzaktan uzağa kendimizi izliyor ve -en acısı da- kendimizi özlüyoruz. Elde ettiğimiz şey bir galibiyet veya nesne ise, onu dalından koparana ''kadar'' yaptıklarımız; bir kişi ise, onu toprağımıza diktikten ''sonra'' gitgide ona bağlanmamız; bu sürecin büyüyüp gelişen dallarına kendimizi asma isteğiyle sonuçlanıyorsa, yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Elde edilen isteğin, insan olduğunu varsayalım, hatta yıpratan ve sonu gelmeyen tartışmaları da bir kenara bırakıp durumu ele alalım; sevip de kavuşabildiğimiz insanla aynılaşırız, sonra saygı biter, ardından sevginin kalanları yok olur... Belki de sırf bu yüzden 'vuslat varsa aşk yoktur'.Farklı film türlerinden hoşlanırken, bir de bakarız ki onun sevdiği filmleri, sırf onunla daha çok zaman geçirebilmek adına izler olmuşuz, onun hobileri bize ayırdığı zamanın önüne geçmeye başlamış ve bunu geri kazanmak adına kendimizi zorlayarak, o hobilere ilgi duymuşuz; arkadaşlarıyla oturup muhabbet ederken bize ulaşamayan arkadaşlarımız tarafından, meğer ne çok özleniyormuşuz! Geleceğe dair hayallerimiz vardı bizim sahi, gerçekleştirmesi imkansız, hayal gibi hayaller... 'Yaşıyor' olduğumuzun başlıca göstergesi olan hayaller... O insanla geleceğe dair farklı hayallere sahipken, sadece geleceğinizi birleştirmek adına bir umut doğurmak için kendi hayallerimizi, ayakları yere basan planların içinde boğmuşuz...Ayaklarımızın yere bastığı, bir karış su misali sığ insanların suyuna gideceğiz diye, boğulmuşuz... ''Pardon ama, nereye gidiyoruz? Ben bu adamı/kadını başta seviyordum, hayatımda olsun istiyordum; ama o zaman ben, bendim. Ne yapmalı?'', diye kendimizi sorgulamayı unutmuşuz, ya da sorguladığımızda geç kalmış zamanla birlikte yok olmuşuz. Dedim ya, bir şeyi istemek ve istememek arasında fark kalmadığı zaman o şeyin kendisi oluruz.
Bunun sonuçları her zaman olumsuz olmaz tâbi; hava güneşli değilse sıcacık bakmak gerekir, yağmur yağmıyorsa bir damla kadar naif ve akıcı olmak... Bir şeyin yokluğunda o şeyin kendisi olmak mutlu kılar insanı. Zamanın durmasını da istediğimiz olur bazen ve hâliyle beceremeyiz zamanı durdurmayı. O anlarda yapmamız gereken tek şey zamanla birlikte geçip giderken, yaşatmak ve ölümsüz kılmaktır durmasını istediğimiz o anı... Hiçbir şeyden mutlu olamayacağını iddia eden Faust bile Mephistopheles ile iddiaya girerken "Eğer geçen zamana gitme dur dersem o zaman beni zincirleyebilirsin. O zaman sevinçle duyabilirim ölüm çanlarını ve o zaman saat dursun yelkovan düşsün vakit tamam olsun" derken, zamanın tadına vardığında "Dur geçme ey zaman! Ne güzelsin..." diyerek durdurmak istemiştir akreple yelkovanı.
İnsan sadece mutlu olmayı istediği zaman hiçbir detaya takılmadan mutlu olabiliyor, sevin efendim. İstediğinizi elde edemeseniz de, mutlu olmanız dileğiyle sonlandırıyorum bu yazıyı...
Selin'S
İstemek, istediğini elde etmek ve mutlu olmak sebep-sonuç döngüsüdür. İstemek, daha çok istemek, elde edememek, isteğin artması ve yine de mutlu olmak mı? Teinin yan etkisidir efendim. Ya da hayatın çelişkisidir; aslında çelişki dediğimiz şey ise hayatla insanın ilişkisidir. Kafanız mı karıştı? Açıklık getireceğim; mutsuz oluyoruz çünkü, çok istediğimiz şeyler için biz, biz olmaktan çıkıyoruz. Kendimizden tavizler verip değişiyor, kendi çemberimizin dışına çıkıp uzaktan uzağa kendimizi izliyor ve -en acısı da- kendimizi özlüyoruz. Elde ettiğimiz şey bir galibiyet veya nesne ise, onu dalından koparana ''kadar'' yaptıklarımız; bir kişi ise, onu toprağımıza diktikten ''sonra'' gitgide ona bağlanmamız; bu sürecin büyüyüp gelişen dallarına kendimizi asma isteğiyle sonuçlanıyorsa, yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Elde edilen isteğin, insan olduğunu varsayalım, hatta yıpratan ve sonu gelmeyen tartışmaları da bir kenara bırakıp durumu ele alalım; sevip de kavuşabildiğimiz insanla aynılaşırız, sonra saygı biter, ardından sevginin kalanları yok olur... Belki de sırf bu yüzden 'vuslat varsa aşk yoktur'.Farklı film türlerinden hoşlanırken, bir de bakarız ki onun sevdiği filmleri, sırf onunla daha çok zaman geçirebilmek adına izler olmuşuz, onun hobileri bize ayırdığı zamanın önüne geçmeye başlamış ve bunu geri kazanmak adına kendimizi zorlayarak, o hobilere ilgi duymuşuz; arkadaşlarıyla oturup muhabbet ederken bize ulaşamayan arkadaşlarımız tarafından, meğer ne çok özleniyormuşuz! Geleceğe dair hayallerimiz vardı bizim sahi, gerçekleştirmesi imkansız, hayal gibi hayaller... 'Yaşıyor' olduğumuzun başlıca göstergesi olan hayaller... O insanla geleceğe dair farklı hayallere sahipken, sadece geleceğinizi birleştirmek adına bir umut doğurmak için kendi hayallerimizi, ayakları yere basan planların içinde boğmuşuz...Ayaklarımızın yere bastığı, bir karış su misali sığ insanların suyuna gideceğiz diye, boğulmuşuz... ''Pardon ama, nereye gidiyoruz? Ben bu adamı/kadını başta seviyordum, hayatımda olsun istiyordum; ama o zaman ben, bendim. Ne yapmalı?'', diye kendimizi sorgulamayı unutmuşuz, ya da sorguladığımızda geç kalmış zamanla birlikte yok olmuşuz. Dedim ya, bir şeyi istemek ve istememek arasında fark kalmadığı zaman o şeyin kendisi oluruz.
Bunun sonuçları her zaman olumsuz olmaz tâbi; hava güneşli değilse sıcacık bakmak gerekir, yağmur yağmıyorsa bir damla kadar naif ve akıcı olmak... Bir şeyin yokluğunda o şeyin kendisi olmak mutlu kılar insanı. Zamanın durmasını da istediğimiz olur bazen ve hâliyle beceremeyiz zamanı durdurmayı. O anlarda yapmamız gereken tek şey zamanla birlikte geçip giderken, yaşatmak ve ölümsüz kılmaktır durmasını istediğimiz o anı... Hiçbir şeyden mutlu olamayacağını iddia eden Faust bile Mephistopheles ile iddiaya girerken "Eğer geçen zamana gitme dur dersem o zaman beni zincirleyebilirsin. O zaman sevinçle duyabilirim ölüm çanlarını ve o zaman saat dursun yelkovan düşsün vakit tamam olsun" derken, zamanın tadına vardığında "Dur geçme ey zaman! Ne güzelsin..." diyerek durdurmak istemiştir akreple yelkovanı.
İnsan sadece mutlu olmayı istediği zaman hiçbir detaya takılmadan mutlu olabiliyor, sevin efendim. İstediğinizi elde edemeseniz de, mutlu olmanız dileğiyle sonlandırıyorum bu yazıyı...
Selin'S
Yorumlar
Yorum Gönder