Hayatını hiç etkilemediğin birine, ''gittiğinde şehrin ne kadar boş, sokakların alabildiğine kasvetli ve gündüzlerin zifiri olduğunu'' anlatamaz insan. O'nun bölgesini krallık kıldığını, geri kalan tüm dünyayı dev bir çöplük varsaydığını anlatamaz. O'ndan öncesinde hep başka hayatlara yazıp, başka acılara içtiğini; ilk kez kendini satırlara dökebildiğini... Anlatamaz insan, kendi sesinden onun gözlerine bir kaç damla şiir akıtmadan sevdayı; gözünden yaşları akıtır da boştan yere, dilinden akıtamaz hislerini, ''anlamaz'' diye... İnsan, cesaretini toplayıp, o cesareti bir arada tutup, tüm yükü sırtına alıp konuşabildiğinde, karşısındaki hiçbir zaman tam olarak anlayamaz, keşfedememiştir çünkü, ölçüsü olmadığını aşkın; kalbe bir sınır koyulamaz...
Durup dururken birinden bir kürek verip, hiçbir rotası olmayan sentetik aşk denizinde kürek çekmesini isteyemezsin. O, içinde yüzdüğü denizleri tuzlu sular sanır da, senin ağladığında gözlerine gökyüzü düşüp, tüm aşıkları boğabilecek bir su birikintisi oluşturduğunu, kendisinin de o engine karıştığını bilemez, sen ne kadar yağsan da onu ıslatmaya kıyamayıp, boşlukta bir yerlere düşersin... Gülersin ağlanacak haline bazen, bazen gülersin... Bazen de ağlanacak bir şey olmadığını fark edip hayatına devam edersin.... Ve seversin. Ve seversin... Ha bir de; bazı büyük insanların resmen yalancı olduğuna karar verdim. 'Melekler görünmez' derler ya hep; ya yalan söylüyorlar, ya da senin varlığından haberleri yok. Ne dersin?
Hiç hoş değil, yoksun. Kar var, rengi kızıl... Kan var şehirde, köpekler var kan kokusu almış gibi canice hareket ediyorlar... Delik deşik hisler var işte. İşe yaramayan insanlar var. Aslına bakarsan bu insanlar sırf iş olsun diye yaşayıp, boşuna hayatı tüketiyorlar. Ya da ben sadece seni görmek istiyorum. Görmek istiyorum seni. İstiyorum seni görmeyi. Söylemez hiç kimse ama sen de bilirsin az çok, her yazar biraz şizofren değil mi? Cevap verirsin sorularıma istesen, ama ben seni sorularla yormaya kıyamam ki... Anlatamaz insan, anlatamaz da susar bazen, öğrendim ben de suskunluğu sevmeyi.
Bir de, inandıramazsın öyle kolay kolay... Seni kimseye söyleyemedim, diyemezsin; O, herkese kendinden bahsettiğini zanneder, zanneder de bir fikrin önüne geçemezsin. Anlatsan da başkalarına, kimse senin gözünden bakamaz ona, sen de değerini düşürmemek için, içinde tutarsın. Tutarsın ve susarsın sonra. Bu yüzden güzeldir işte susma eylemi. Güzeldir çünkü O'nu saklar içinde. En kasvetli şehirler, sırf içinde O yaşadığı için güzel gelir gözüne... Sonra... Ruhun delinir, deşilir için, ne gidebilirsin birkaç şehir öteye, ne kaldığında nefes alabilirsin... Ve soramazsın kimseye, ''başka dinamit mi kalmamış, aşk bu mu?'' diye. Anlatamazsın ateşböceklerinin aslında ormanları yakmadığını; anlatamazsın aşkın can acıtmadığını... Senin canın yanar ve susarsın yeniden, bir yudum daha içersin, onunla aynı şehirde nefes alabilmenin dayanılmaz hafifliğine...
Selin'S
Durup dururken birinden bir kürek verip, hiçbir rotası olmayan sentetik aşk denizinde kürek çekmesini isteyemezsin. O, içinde yüzdüğü denizleri tuzlu sular sanır da, senin ağladığında gözlerine gökyüzü düşüp, tüm aşıkları boğabilecek bir su birikintisi oluşturduğunu, kendisinin de o engine karıştığını bilemez, sen ne kadar yağsan da onu ıslatmaya kıyamayıp, boşlukta bir yerlere düşersin... Gülersin ağlanacak haline bazen, bazen gülersin... Bazen de ağlanacak bir şey olmadığını fark edip hayatına devam edersin.... Ve seversin. Ve seversin... Ha bir de; bazı büyük insanların resmen yalancı olduğuna karar verdim. 'Melekler görünmez' derler ya hep; ya yalan söylüyorlar, ya da senin varlığından haberleri yok. Ne dersin?
Hiç hoş değil, yoksun. Kar var, rengi kızıl... Kan var şehirde, köpekler var kan kokusu almış gibi canice hareket ediyorlar... Delik deşik hisler var işte. İşe yaramayan insanlar var. Aslına bakarsan bu insanlar sırf iş olsun diye yaşayıp, boşuna hayatı tüketiyorlar. Ya da ben sadece seni görmek istiyorum. Görmek istiyorum seni. İstiyorum seni görmeyi. Söylemez hiç kimse ama sen de bilirsin az çok, her yazar biraz şizofren değil mi? Cevap verirsin sorularıma istesen, ama ben seni sorularla yormaya kıyamam ki... Anlatamaz insan, anlatamaz da susar bazen, öğrendim ben de suskunluğu sevmeyi.
Bir de, inandıramazsın öyle kolay kolay... Seni kimseye söyleyemedim, diyemezsin; O, herkese kendinden bahsettiğini zanneder, zanneder de bir fikrin önüne geçemezsin. Anlatsan da başkalarına, kimse senin gözünden bakamaz ona, sen de değerini düşürmemek için, içinde tutarsın. Tutarsın ve susarsın sonra. Bu yüzden güzeldir işte susma eylemi. Güzeldir çünkü O'nu saklar içinde. En kasvetli şehirler, sırf içinde O yaşadığı için güzel gelir gözüne... Sonra... Ruhun delinir, deşilir için, ne gidebilirsin birkaç şehir öteye, ne kaldığında nefes alabilirsin... Ve soramazsın kimseye, ''başka dinamit mi kalmamış, aşk bu mu?'' diye. Anlatamazsın ateşböceklerinin aslında ormanları yakmadığını; anlatamazsın aşkın can acıtmadığını... Senin canın yanar ve susarsın yeniden, bir yudum daha içersin, onunla aynı şehirde nefes alabilmenin dayanılmaz hafifliğine...
Yorumlar
Yorum Gönder