
İnce bir ip üzerinde yürümekti, yaşamak... Bazıları bu ipi örüp kalınlaştırmayı seçerdi, zor gibi görünen kolayı, konforu ve temkinli davranmayı seçerdi. Anlamazdım öylelerini. 'Tutkuyla yaşamak', bambaşkadır efendim. dans ederek ilerlerdim ben o ipin üzerinde, aşağı bakmaktan korkmaz ve tedbirler almazdım. İp incelirdi zaman zaman, bazen de düğümlere takılırdım. Düğüm düğüm bakışlarla karşılaştım günün birinde, öylece kalakaldım...
Bakışlarından ziyade, gözleri şiiri hak eden adamlar vardır efendim.Yüzlerinin ortasında bir Grek heykeli misali düzgün hatlarla duran burunlarının üstüne düzgünce yerleştirilmiş bir çift okyanus mavisi veya zümrüt yeşili yalana kapılırsınız. Şiirler yazarsınız, bakmaya kıyamayıp mısralar dökersiniz... Önüne kelimelerden örülmüş yollar serer, o yolların üstüne çiçek gibi hassas duygular dökersiniz. Adam, çamurlu ayakkabılarla hepsini çiğneyip yanınızdan geçer ve sizi görmez. Duyduğu dizeler onu padişah edasına bürüyen bir elmas taç olur başına; sonra sizi beğenmez... Kalırsınız elinizde ondan artan, hayat kırıklığıyla... Bir başınıza...
Bir de...
Bir de şiir gibi bakan adamlar vardır. Şiir... Öyle bir şiir ki; ölçütsüz, uyaksız, asi, isyan türküsü havasında tutkuyla dolu, derin anlamların içinden taşacak gibi durduğu bir çift kuyu misali, yeni anlamlara açık ve anlamı göreceli bir şiir... Gözlerinin rengi, biçimi umurunuzda olmaz o bakışlarla karşılaştığınız dakikadan itibaren. İşin ilginç yanı, bu adamlara yazmak isteyip yazamazsınız; kelime arar ama bulamazsınız, şiirin kendisine de şiir yazılmaz zaten. Oysa en çok onlar hak eder, dizelerden dizilmiş yolları, mısralardan yapılmış taçları, buram buram saygı kokan mektupları, sevgiyle dolan sarılmaları, elde kalması gereken mutlu anıları, birlikte uyanılacak ılık sabahları...
İşte böyle efendim,
Ben tam hayatımdaki bir düğümü çözüp, ipin üzerinde ilerleyebilmek için adamlar atacak kadar kendimi toparlamaya çalışırken; gözlerinize baktığım anda, ipin aşağısındaki uçsuz bucaksız karanlığı görerek dengemi yitirdim. Evet, çok yukarılardan konuşmuşum, bunu fark ettim. 'Kimseyi tanımak, insanlarla vakit kaybetmek istemeyen, duyguları inkar edip yalnızlığın üzerine mum diken' ben, benden özür dilerim. ''Tanımayı deli gibi istiyorum ama haberi bile yok varlığımdan, Her şeyiyle kabul edebileceğimi hissediyorum, aksi gibi, cesaretim yok şimdi, üstelik ben söyleyemem de hislerimi'', derken buldum kendimi. Hakkınızda her şeyi bildiğimi iddia edemem tabii, ama pek çok şeyi öğrendim, sevdikleriniz sevmedikleriniz söyledikleriniz ve beklediklerinizle ilgili... İnanın kestiremiyorum kalbimin bedenimdeki yerini, düşündükçe ben ''Ya biri varsa hayatında, aklında? Ya kapalıysa ona çıkan tüm yollar?'' ihtimalini, kalbim bir dar ağacına asıyor kendisini. Sonra... Güzel hayallerin içinde buluyorum kendimi bir kez daha, gülümsüyorum ister istemez tüm dünyaya, ben bugünlerde daha parlak görüyorum renkleri. Defalarca konuşup, defalarca vazgeçip değiştiriyorum söylemek istediğim cümleleri...
Ve belki de,
Saçlarım sırf bu yüzden kırmızı olmak istediler,
Gelip gelmeyeceğiniz meçhul olan yollara serilip, sizi getirmek için bana.
Ve kırmızı ihtilalin rengidir efendim,
Gelin, gelin ki en büyük devrimi yapabilmek için yürüyelim 'aşk' a...
Selin'S
Yorumlar
Yorum Gönder