Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

O'na Dair, O'ndan Habersiz

('BİR BAKIŞA' yazısını içerir.) …Birden bire karşısında onu gördüğünde kötü geçen bir günün tüm stresini kaldırım kenarına bırakmıştı kız. O an ne tepki verdiğinden emin değildi, fazla mı gülmüştü acaba, gördüğü için sevindiğini çok mu belli etmişti? Bilmiyordu, tek hissettiği kafes kemiğini parçalamaya çalışırcasına çarpan kalbiydi. Kulaklığından beynine doğru süzülen müzik, araba kornaları, bebek arabasından yükselen feryat figan o ses durmuştu ve şehir tamamen susmuştu. Kız kendini eve attı ve bu güzel çarpıntının dinmesini beklerken uyuyakaldı. Uyandığında, sanki biri uykusunda ona fısıldamışçasına, ‘Yarınımızın garantisi yok ve kaybedebileceğim bir şey yok şu an için, konuşayım bari… Ama nasıl?’ Aklına hiçbir şey gelmedi. ‘Biraz daha bekleyeyim’ dediği anda kendiyle çelişiyordu, tamam çelişkileri severdi ama kendiyle çelişmek ne demekti? Cesaret edemedi yine de, beklemekten başka çaresi yok gibiydi… Ertesi gün, dersten çıktığında biraz yürüyüş ve müziğe ihtiyacı ...

BİR 'BAKIŞ'A

    İnce bir ip üzerinde yürümekti, yaşamak... Bazıları bu ipi örüp kalınlaştırmayı seçerdi, zor gibi görünen kolayı, konforu ve temkinli davranmayı seçerdi. Anlamazdım öylelerini. 'Tutkuyla yaşamak', bambaşkadır efendim. dans ederek ilerlerdim ben o ipin üzerinde, aşağı bakmaktan korkmaz ve tedbirler almazdım. İp incelirdi zaman zaman, bazen de düğümlere takılırdım. Düğüm düğüm bakışlarla karşılaştım günün birinde, öylece kalakaldım... Bakışlarından ziyade, gözleri şiiri hak eden  adamlar vardır efendim.Yüzlerinin ortasında bir Grek heykeli misali düzgün hatlarla duran burunlarının üstüne düzgünce yerleştirilmiş bir çift okyanus mavisi veya zümrüt yeşili yalana kapılırsınız. Şiirler yazarsınız, bakmaya kıyamayıp mısralar dökersiniz... Önüne kelimelerden örülmüş yollar serer, o yolların üstüne çiçek gibi hassas duygular dökersiniz. Adam, çamurlu ayakkabılarla hepsini çiğneyip yanınızdan geçer ve sizi görmez. Duyduğu dizeler onu padişah edasına bürüyen bir elmas taç...

BİZSEL

Hadi itiraf edelim, biz biraz da aşık olmak için aşık oluyoruz... Derinliğini kavrayamadan giriyoruz bu denize, Boyumuzu geçtiğinde boğuluyoruz. Boğuluyoruz nasıl yüzüleceğini bilmediğimizden. Hadi itiraf edelim, biz sırf yaşamak için nefes alıyoruz, Çoğu nefes boşa gidiyor çoğu zaman, Sonra alıp verdiğimiz nefesler gibi kayboluyoruz. Kayboluyoruz, bir tek nefes daha alabilme umutlarıyla. Hadi itiraf edelim, biz tüm güzel duyguları öldürüyoruz, İşkenceler çektirip acılar içinde bırakarak hepsini... Anılarda kalıyor tüm güzellikler, biz mutsuzları oynuyoruz Bu rolü seçen de bizden başkası değildi oysa ki. Hadi itiraf edelim, biz biraz da hayatı yoruyoruz, Nefes nefese kalıyor aklın soru merdivenlerini koşarken 'An'ları yaşamayı reddedip, zamanı tüketiyoruz Ve birden yaşlanıyor hayat haberimiz bile yokken... Hadi itiraf edelim, biz biraz duygu yoksunuyuz. Biraz sorumluluk, biraz incelik. Hadi, söyle bana şimdi, biraz konuşuruz Her zamanki içi boş, sahte hisleri... Hadi itiraf etm...

SEN SÖYLE

Söyle, sana ne demeli? Ben aşığım diyorum, Ayrılığa rağmen... Söyle ne demeli ayrılığa? Ben katlanamıyorum, İlhamlarına rağmen... Söyle, karda açan bir çiçeğe ne denir? Ben 'merhaba' derdim, Her şeye rağmen... Selin'S
Sırılsıklam olmuş bir ağacın tüm yapraklarıyla yağmura kucak açması gibi, tüm hücrelerim ve benliğimle aşıktım sana... Sular seller gibi seviyordum, bir tane daha aşk kalmamışçasına seviyordum, dünya üzerinde hiç bir yerde... Gözlerimi kapatıp çok etkileyici bir sesten 'silence'ın içime işleyişi gibi... Uzakların içime işkencesi gibi, tüm hakikat kavramlarını baştan yazarcasına, her gözlerimi açışımda yeniden aşık olurcasına; her sinirimin tam bir metamorfoz sonucuyla aşka dö nüşmesini hayretler içinde izlerken, hayretin kendisi gibi şaşırarak kendime, dönüp küfretmenin rahatlığıyla tüm evrene, hiç aşka inanmayan ben, seviyordum işte... Ölürcesine, tekrar dirilircesine ve sustuğum halde dünyanın bir ucundan duyulurcasına... Tüm sevgi terimlerini yıkıp, yerine yeni kelimeler bulurcasına... Yağmurlar gibi seviyordum, hayat suyu oluyordu aşk bana, ben sana yağıyordum inadına. Selin oluyordum, toprağın oluyordum sonra, tüm göz yaşını içine çeken... Boşluğum şimdi ne tadım var ne tu...

FARZ ET Kİ...

Farz et ki, adını unuttum... Parfümünü sıkmıyorum artık yastığa, Seni düşünmüyorum artık uykuya dalmadan önce... Farz et ki ben, Gece çöktüğünde uykuya dalabiliyorum artık. Hiç sıkılmadan çağırabiliyorum senin adına sahip insanları, Dudaklarımdan dökülmüyor sana ait bir şarkı... Farz et ki, bilmiyorum dolunayı sevdiğini, Dolunay gördüğüm zaman dolmuyor gözlerim, Aynı şehirde olduğumuzdan bile bihaberim... Ne karşılaşmak için yolunu gözledim, Ne de tüm yollarda gözlerim kaldı, senin geçtiğin... Farz et ki, hala uslanmadım Dönsen yine göndermek isteyecek, Yine yalnızlığı arayacağım elimde beyaz bir mumla... Dönüşün kar kalacak yanına... Farz et ki, hayatımı yeni insanlarla doldurdum Ve bir yığın yeni tutkuyla... Kapattım senden sonra açılan boşluğu, Senden çok sevdiğim yabancı simalarla... Faz et ki düşmedin gözlerimden hiç Bu satırları yazarken akmıyorsun damla damla Sığınmıyorum bu sağanaktan kaçıp, Anılarımızla inşa ettiğim limanlara... Farz et ki telefona gitmiyor ellerim Bir kez bil...