Kendimi ezdirdim bildiğim bir sonun korkusuna, Şahit oldum, burun direğinin sızlamasına... Uzaktan bakardım bir dönüm noktasına Belki de hasret kalacaktım bir somun ekmek kokusuna. Her gecenin sabahına yaklaştığı vakit sırf dolunayda İki karış penceremden nefes alamadan, boğazımda bir düğümle selam verirdim ona. Yanlış anlaşıldım, ya da hiç anlaşılmadım. Artık umursamaz, tavırlarım Kentlerin büyük binaları arasında sıkılmış ruhum Bir gün anlatmak istesem, nerden başlayacağımdan korkarım. Cümlelerin yarım kalmasından, uzaklara dalıp unutmaktan, kanmaktan ve kanamaktan... Şu hayatta belki de bıktıran bir nakaratım. Artık bir şey kalmadı anlatacağım... Biliyorum ve biliyorsun ki yaralanacak herkes, Yalnız boşluk kalacak kapanan yerlerde Bir cam olacak çam sanılan her çandan ses. Yaşamamak ödül, yaşamak uzayıp giden bir hasret Bir gün bir şiir kadar zaman isteyeceğim, Bir virgülden öte gidemeyecek o son nefes... Bir gün yaralanacak herkes. Mesela uzunluğu ideal bir şey, Bir kork...