Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bensizlik ve Benzinlikler

Benden sonra, tüm fotoğraflarımızı özenle yırtıp, çöpe atmışsın. Oysa ben yemek yediğin çatala, su içtiğin bardağa, yarısına yakın bir kısmını yanmaktan mahrum edip kül tablasına bastığın sigaraya, bitmiş ayakkabı boyana, yatağın sol tarafındaki yastığın yüzüne yüzünü dediğinde dökülen saçına, elinin ıslaklığıyla dokunduğunda lambanın sol üst köşesinde bir leke gibi kalmış parmaklarına bile kıyamadım. Sanki hâlâ burdasın, benimlesin, benlesin, bensin. Benzinle ateşe vermeli buraları. Bensinle ateşe vermeli duyguları. Sevdiğim dönemleri bilirsin şarkılarda. "Unutmamalı. Sevgiyle anmalı. Anılarla gönülleri hoş tutmalı..." Ve yok etmemeli fotoğrafları. Benden sonra hiçbir masalı okumamışsın. Ben de hiçbir masalda son cümle olamadım. Ve o üçer beşer yağan elmalardan biri bile düşmedi kafama, şükür mü etsem şikâyet mi, anlayamadım. Yarım yarımdım, yarından ziyade, yanından zil zurna, yarımdan biraz fazla geçtiğim günler. Yarım yarımdım, sen yoktun tam olamadım. Bir kelebek uçuy...
Hacmi de yoktu pek, bir Selin'in dünya üzerinde... Bir yere sığdıramadınız. Endişeli voltalar atıyordu, bir ileri iki geriye... Bir yere oturtamadınız. İçi şişti, vaatlerle şişti, içine dizilen nefeslerden patladı içi... Bir dikiş tutturamadınız! Kolay ve basit mutlu olurdu, bilirdiniz de, hiç saf sevinç yaşatmamak için hep zora kaçtınız... Siz bayım, söylemiş miydim? Tam bir korkaksınız! Önemi olmayan her şeyi elinizin üstünde tutup, benim elimi boş bıraktınız. Hislerimi başı-boş. Evet kafası-dolu olan da bendim, ancak aynı şey değil. (Yok; değil.) Hep yanlış anladınız. Avuçlarımın içlerini inceliyorum. Kırmızı benekler belirmeye başlamış nefessizlik ile senkronize uyuşan sol kolumun üzerinde... Cehennem ateşi gibi diyorum. Ateşe tutuyormuşum gibi ellerimi... Ateşe atıyormuşum sanki hayallerimi.... Hacmi de yoktu aslında pek, hayallerimin, Dünya üzerinde. Bir yaşatmadınız! Zorla alınmış bir emanet olabilir mi? Şimdi sorarım size, emanet denen şey gönüllü verilmez mi?...