Senelerdir duvarda asılı duran, biçimsiz ve uzun süre baktığında delirtici bir tabloyu kaldırıp altına baktım. Sapsarı bir duvar kağıdı, duvarın diğer her yerindeki o tozlanmış tondan farklı... Sarı bir delilik söylemi değildir, herkese anlatmaya çalıştım. Nitekim şu göz ardı edilen ruhum kime, neyi ve ne kadar anlatmaya çalıştıysa tam olarak o kadar anlaşılmadı işte. Bu yüzden dünyanızda yaşamaya da alışamadım. Bu yüzden diyorum, bir kaç güzel zamanım kalmıştır şen şakrak hâlimde kahkahalar atmak için belki de... Bu şen gülüşlerimi kimse kaldıramadı. Hiç bir uykuyu, utkuyu ve tutkuyu düşünmeksizin uyuyup kalacağım sanırım kısa bir zaman sonra, hiç hissetmeden kalacağım öylece. Kaskatı. Bir kaç cümlelik hayatım olmadı benim, Benim hayatım kitaplara sığmayan bir şanssızlıktı... Bahtsız bedevi her anıldığında kulaklarım çınladı. Bir elimde terazi, varoluşu ölçüyorum. Bir de olmayışı... Hangisi daha ağır geliyor bilmiyorum, terazi kullanmayı öğrenmeliyim önce. Belki de ...