Ana içeriğe atla

Frestik Kuşlar




Çok yorgun ve çok kırgınım, nasıl anlatılır bu bilmem... Yorgunluk hissi ve aşırı stres yüzünden en dipteyim, hiç ışık da yok burada, zaten parlak bir feneri yüzüme doğru tutsanız da, şu sıralar göremem...
Ama duyabiliyorum, kuşların kanat çırpışlarını... İlk baharda bir kaç kuş acılarımın dallarına yuva yaptı. Şimdi bu kuşların kanatlarına bağlayıp tüm sıkıntıları, savurmak lazım çok çok uzaklara. Onlar da bizim gibi, yol aldıkça düşmeseler bari tuzaklara...

Yol demişken...
Kalemin ustaları, 'hayat, yoldur' derler. Gitmekle bitmez, yürümekle tükenmez, önemli olan manzarandır. Herkesin tercih ettiği en güvenli dosdoğru yollarım olmadı benim. Ben hep en ince, ara ve gizemli yolları tercih ettim. Manzarası farklıydı her birinin. Başkalarının penceresinden bakarken kendi evinin neresi olduğunu, nereye ait olduğunu unutur insan. Ben nereye ait olduğumu unuttum başkalarına ait hayatları yaşamaktan. Ve sen, mutlu olmak istiyorsan başkalarını boş verip kendi yolundan uçacaksın! Ve ben, herkesin sevdiği gülleri sevsem, frezyalara ihanet etmiş olacaktım...
"Sevdiğini sanıyordum" dedi biri. Ben de güldüm. "Sevdiğini sadece sanabilirsin, asla emin olamazsın. Ne var bunda, ne bekliyordun?" dedim. Dürüstlüğümden vuruldum, gözlerimden de vurdular beni. Oysa ben de emin değildim, sadece sevildiğimi sanıyordum. Emin olmayı, bilmediğim bir şehrin emanet dolabına bırakmış gibi...
 İlk baharda bir kaç kuş acılarımın dallarına yuva yaptı. Şimdi bu kuşların kanatlarına bağlayıp tüm sıkıntıları, savurmak lazım çok çokkk uzaklara... Anlattım her şeyi, hep, hem de hiç konuşmadan. Ama bazı şeyler nasıl anlatılabilir ki? Çok yorgun ve kırgın hissediyorum mesela, bu nasıl anlatılır? Anneannemi çok özledim. Bu nasıl anlatılır? Bu kime anlatılır? Ankara'yı hep özlüyorum takıntılı bir aşık gibi... Bu kime ve nasıl anlatılır? Acılarını da özler insan. Acılarını ve yaralarını çok sevdiyse çok özler.
(Özledin mi anne?
Sessizlik.
İyi misin Selin?
Sessizlik.
Yaşıyor musun?
HAYIR!
Hayırlı cumalar o zaman.)
Çok yorgun ve çok kırgın hissediyorum mesela bu nasıl anlatılır?
Yer yön adres sormayın bana!
Kuşların adresi uçmaktır!

Selestia




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜLLERİ YAKAN DİYALOGLAR

Selin: Ben, Şiirlere ve yazılara isim bulmakta usta olan ben, Hissettiğim şeye bir ad bulamamakla birlikte, hissediyorum. Hislerim hala yaşıyormuş. Hadi kutlayalım bunu, bu gece ölmeyen hislere içiyorum. Ve aynı şarkıyı, aynı kişi için defalarca kez üst üste dinliyorum. Umut: Aynı şeyi aynı kişi için her gece hissetmekten farkı ne ki? Aynı insana yazmıyor muyuz ömrümüz boyu tüm şiirleri? Selin: Hissettiğin an, içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Kaldı ki bence öylesi daha iyi, bazı şeyler bilinmemeli. Umut: Tavandaki karolari saymaktan gözlerim bozuldu. Biraz da sesim kısık şarkı söylemekten bağıra bağıra. Görüyorum... Selin: Göremiyorum. Ne alfabedeki harfleri, ne yazdığım şiiri... Ne hislerimi ne bir gün sonrasını… Boğuluyorum. Umut:  Bak, şimdi karanlık ama yine doğacak güneş. Biz dursak da dönüyor dünya, biliyorum. Yıka yüzünü okyanuslarla, dağlara tutun, taşları sevmiyorum. Kalk hadi. Selin: Okyanus güneşin yakıcı sıcağına da...

Artık Sevmiyorum Ba(ş)lıkları

Çocukken alıştığımız gibi devam ediyordu hayatım, Çünkü biz sesi bile çıkmayan bebekleri uyutmaya çalışıyorduk küçücük dizlerimizde... Olmayan sobalara kesilmemiş ağaçlar atıp yanmasını izliyorduk, Hatta benim bir battaniyem vardı, turuncu, yarım, yaprak desenleri üzerinde Ben onu çırpamazdım, üzerinden yapraklar dökülmesin diye... Bir şeyler yine sahteydi çocukluğumda ama mutluydum... Olmayan aşkına tutunup, olmayan bir adamı seviyorum şimdilerde. Bazı şeyler kadar sahte olan bu durumda şimdi neden mutlu olamıyorum? Beş yıl kalmıştı otuz yaşıma, Nereden bakıldığına bağlı olarak çok genç ve çok yaşlıyım... Elimde dolunay çizelgesiyle geçişini izlerken ayların Aylar kendine yuva edinir kaplumbağa kabuklarını bayım Çığlardır parlayan gökyüzünde, Yıldızlar soğuktur aslında, Bir başka gezegende bile siz varsanız hayat vardır Ben yine kelimeleri yanarken soğuktan donan bir şehirde Sizin verdiğiniz nefesleri almaktayım... Üç defa da öldüm üstelik, gerçek birer ölümdü h...

İyiliğimde

       Yıkanmış gri beton merdiven kokusunu içime çekerek, soyulmuş duvarlarını izlediğim apartmanı kat be kat aşıp, anlamaya çalışıyorum. Yıpranmışlığı kadar yıkanmış, sorduğu kadar soyulmuş boyaları. Yüzümün akmış rimelleri ve ağladıkça artan gözyaşı kokusuyla; ben bir apartman mıyım? Her katımda farklı hayatlar, derinlerimde huzursuz fareler ve kaçık solucanlar ile ben de böyle sıkıcı mıyım? Yeni yıkanmış bir merdiven kokusu kadar yanıltıcı hayatım.      İyiyim. Hiç içmemiş olana, rakı kokusu kadar iyi. Kalbimi şöyle bir söküp, helallik aldıktan sonra bitirecek kadar iyi... Üzerimden bir motor geçmiş de "Bu da mı gol değil?" demiş olacak kadar iyi... Hâlâ sevgisizce yaşarcasına öylece... Sarı bir şiirde sadece "öylesine" kelimesine aşık olacak kadar iyiyim ve olmak istemeyecek kadar. Henüz hayata geçememiş planlar kadar, yanlış alınmış kararlar, yanlış anılmış şairler gibi, bundan sonraki yaşanacak yıllarda yanıp, hiç sönmeyecekmişçesine iyiyim. Teş...