Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Birinci Tekil Umutsuzluk

Ben, mutluluktan da ağlarım. Ne tepki vereceğimi öğrenecek kadar çok sevinç yaşamadım Bana ışık tutmadı hiç, o intihar eden kadın Lakin bilmeden onun yolunda yürümüşüm meğer Karanlıkta adım adım... Pamuk tüylü sentetik bir kirpi okşadım Elli derecede yıkama yazıyordu üstünde Zarar görmesin diye. Maksimum otuz beş derecede aktı gözyaşlarım İçi alev alırken dışarıdan soğuk kalandım Öylesine bir ova gibi, denizden eksik bir alandım Oysa tezat bu işte, Denizsizlikte bile balıklar tutardım Oysa dengesizlik bu işte Birer birer atladılar köprülerden, benden önce, umutlarım... "Umut, intihardır" derlerdi Ben, inanmazdım. Bir ilk sayfada gömülür müydü kırgınlıklarım? Bütün iyiler erken mi giderdi Tanrı'm? Ben kötüyüm diye mi bu kadar geç kaldım?.. Mutluluktan da akabiliyor gözyaşlarım Çünkü kırgınlıklarımın üzerine ekildi Bütün neşe tohumlarım... Selestia

Ağrılı İşsizlik

Bir yazarın izin günü nasıl olur ki? O gün kalem kağıt taşımaz mı ceplerinde Hissetmekten vaz mı geçer o günlerde Gözlemlemez mi bir çifti Ankara'nın karasal yosun kokulu caddelerinde Fransızcayı mı unutur yoksa, Aşka dair hatırladığı ne varsa Yaşamamak mı yer alır yeminlerinde? Bir şair diyorum, Kalabalıklar arasında en mutlu yalnız Evlendikten sonra en müzmin bekâr Pazar günü öğlenleri bir tövbekar İzin günü olmayan en ağır işçi Ve kış günü içinde bir bahar olur... Kalem-kağıt eksik olmaz ceplerinden Hesap da sorulmaz bilirim, Sebepsiz yere yüzünden süzülenlerden. Bir yazarın izin günü nasıl olur ki? Ne kalem, yazmaktan vazgeçebilir, Ne de insan Sevmekten... Selestia

Arada Kalan Yıllar

26 yaşım yalvarıyor bana "Ne olur o kadar çabuk bitirme" Ve yavaşlatmak için her şeyi yapacağıma Söz veriyorum, En önce öğrenmek ve sevmek üzerine... Gözyaşım yalvarıyor şimdi bana "Ne olur bu kadar kolay düşürme" Ben ise dikiyorum göz kapaklarımı Ve döküyorum dilimden kısa dualarımı Yeni kararlar alıyor bir yanım Düşünmemek ve susmak üzerine... Bir yaz günü, kapanıyor dizlerime Diyor ki, kışı hiç yazma Sıcakları sar dizelerine... Düşünmediğim ve sustuğum an geçiyor kırk dört sene Yetmiş yaşında hissediyorum sebepsiz Ve bana hesap soruyor her biri, birdenbire Birbirinden delice... 26 yaşım diyor: Ben sana demiştim, ''geçip gitme" . Selin'S
Bir yaşına daha basmak Bir dolunay daha izlemene bağlıdır... Yaralarını daha hızlı sarabilmen Kaç yaşında olduğunla alakalıdır... Başlık aradığında şiirlerine Bir bilsen şiir baştan kokandır!...
Düşümde uyanıp düşleri yasamaya başladım bir gün, Düşündüm... Ama onun düşü değildim. Dolunay insanın doğum günü olmalı diye düşündüm. Belki bir kamelya bulurduk, Önünde apartman olmayan Geçip ayı izlerdik Dolunay denen ama dolmayan... Bir rüzgar eserdi ve ben üşüyerek öleceğim zannederdim... Ama Öyle bir insandım işte, öleceğini düşünen ama donmayan Vadesi bir türlü dolmayan.. Aynı ayın altında aynı aynı umudu taşımaktan bıkmadan Yaşanan saçma bir hayatı sorgulayan Öylesine bir insandım işte Kalbiyle göremeyen, dudakları sağır olan Ve sonradan anlardım inceliğin sancısını Ve sonradan.... Selestia

Tercüme Acılar

O ses kalbimden geliyor, Tada ait bir kelimedir acı Hisleri çiğneyerek yutuyor Seksen yaşında dişsiz kalbim... Ya da sadece bir kelimedir acı Ben duydukça hafızamda çınlıyor Ölesiye ve geberesice bir aşkın ağıdı. Acı... Bazen sadece mide bozmaz Acı kalbe zararlı Ve öldüremeyen acı süründürür her gün Farkında bile olmadan kovalar günler ayları Ellerinle verirsin can suyunu Öyle büyür acı ağaçları Ve işte diyorum Mutluluk saklanmaz hiç bir ağacın altında Kederle sıvanmaz güneş, bir de balçıkla Biraz Fransızcadan çevirme acılar tadarsın Biraz oturup konuşuruz sonra Belki yedi sene sonra bir sonbaharda... Selin'S

Dengesizliğin İşi

İki tane his at şiire, az karıştır... Bilirsin sevmem gürültüyü, sesi Bu da bir kalbin iki farklı hâli Ve bir aşk, nasıl olabildiyse şiire bürünmeyi reddetmiş sanki... İlk hâli aşkın; hayallerdi. Sen hep yanımda olmalıydın en başta Aynı nefes, aynı yastık, aynı zaman dilimleri... Sonra birlikte toparlamalıydık Hayat denen şu dağınık evi... Ardından, Ilgaz gelmeliydi! Senin kalbini almış olmalıydı, benim merhametimi... Senin ve benim en iyi yönlerimizi... Bize bir hayat gerekti, İnsanoğlundan, kötülükten ve yalandan izole. Çatal dillerin bıçaklarla kesildiği... Biz hayal kurarken karşımıza çıkanlar ise, Aşkın ikinci haliydi. İki kişilik tüm dünyalar bizimdi Ümit Yaşar Oğuzcan anlayabilmiş sadece, beni "...Sonra bir gün sen çıktın karşıma. İçimde küllenen duyguları yeniden yaktın. Yeniden can verdin bana. Bir sabah uyanmanın o eşsiz mutluluğunu tattırdın. Her gün seninle beraber olmanın tadı ılık ılık yayılmaya başladı kanıma. Unuttuğum arzuları, yitirdiğim ...