Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kahve Kokulu Veda

Ben içimdeki senle, gittiğin gece değil Sonraki günün sabahında vedalaştım. Kahveyi içtiğin bardakta duruyordu hâlâ Tek bir sözüyle canımı yakan dudakların. Son bir kez ve sadece bir damla ağladım Son bir kez ve tüm acılara bedel yandı canım Oysa ne kokun aynı kokuydu Ne de aynıydı bakışların. Ben ise hep, bıraktığın gibi kaldım. Sen, Senelerimi kaybettirip aklıma kâr kalandın. Ben seninle gittiğin gece değil, Sonraki günün sabahında vedalaştım Yıkamaya kıyamadım bardağını, biraz baktım Biraz yaktım bilirim, ama çokça da yandı canım. Sıradan bir gün dedim bugün, kendime kahve yaptım Kahveyi içtiğin bardakta duruyordu hâlâ dudakların Seni son bir kez andım ve bardağı çöpe attım. Ben seninle gittiğin gece değil, Sonraki günün sabahında vedalaştım Boynumda ellerinle vedalaştım Sende çarpan kalbim, öyle hızlı çarptı ki bir elektrik direğine... Kurtaramadım. Sende kalan aklım, öyle bir soğukta kaldı ki bir gece Donuvermiş, anlayamadım. Senin kaldığın şehre baktım ...

Gölgeler Çekildiğinde Çekirdek Hisler

Bir ben biliyorum, bir de sen. Bir ismin anlamını... İkimizin adının yanyana gelmesiyle oluşan bir isim, üstelik nasıl da kulak tırmalayıcı! Gölgeler çekildiğinde kahrolmak ve aşka sövmek demek, anlamsızlığın içinde ehvenişer! Şu saatten sonra benden bana gelecek hayır bile şer... Şu saatten sonra öyle çoğum ki artık, her yerde sesimi duyup hiçbir yerde göremeyecekler. Aşk çoğaltırmış insanı, beni yalnızlık çoğalttı. Öyle korkuyorum ki kendimden, her yerde kanlı bir izimi görüp hiçbir yerden silemeyecekler. Bir ben duyuyorum, bir de sen. Yüzünün bitip boynunun başladığı yerdeki naif kokuyu. Durmadan geçen arabaların kaybolan lastik sesini. Tene vuran kavurucu güneşin ardından buz gibi suların hazzını... Meyus bir dönem içinde bulunduğum. Mayıs gibi değil pek hasretle tutunduğum. Bir ben mi kalmışım öyle sevebilecek, öyle safderûn? Ne dostluk ne de aşk, haddizâtında   tek bir gerçek kalmış, kırıp yok edip bırakmakmış, su götürmüyor unuttuğum... Bir ben gidiyorum, bir senden bi...
Fikrim su, zikrim zehir şu sıralar Zehir zemberek uyuduğum uykular... Biliyorsun, Fikrim sen, zihnim sen, uykularım seni görmeye adanmış saat dilimleri Dilim nefret, acım ağır, ağırlığım yorgun sanrılar. Kulağımda sesin, gözlerimde kasvet şu sıralar Her kelimenin manasını arıyorum... Camları aç, yalan söylemiyor rüzgârlar Camları aç, kokunu bana taşısınlar Özlemim büyük, gururum içime akan kaynar sular... SelinS
Yapayalnız kaldığın bu şehre bakacaksın Ve diyeceksin ki "Peki ben şimdi ne yapacağım?" Bir kez bile düşünmedim yapabileceğim her şeyi yaparken. Adının küfürle anıldığı bir şiir okuyacaksın Düşüneceksin ki "Hakettiğimden de çok yandım." Oysa ben bir kez bile düşünmemiştim kendimi ateşe atarken. İki kişilik bir ilişkinin olaya dahil tek kişisi olarak Hep yalnız hissederken Hep yalnız ağlarken Tüm sevgi yükü omzumda tek başıma hayal kurarken... Şehri hâlâ yakmadım. Biliyorum, 'delirmiyorsam nefretim yüzünden'. Unuttum sanma acımı, Merak etme ileriye dönük attığım adımlarımı. Çok sert basıyorsam artık yere, Geçmişim yüzünden. SelinS
Yanıldım. Ve belki en kötüsü de bu Yanıldığıma yanarım ve hayallerime İşte bu en büyük yangın! İçimi kime döksem dedim Sonra hatırladım ki insanlık yalnız Ben de boş saksılara anlattım. İçimi saksılara döktüm Sonra saksıları çöpe attım. İçim. Benim güzel çöplük yığınım. Toparlayamayıp dağınık bıraktığım. Yanıldım ve yandım, Akşamlar kadar ... SelinS
Esmeyi bırakmış bir rüzgâra, Neyi nasıl diyeyim ve ondan ne dileyebilirim? Bakarsan ortak noktalarımız çoktu aslında Hatırlarsan, anı sistemim çöktü aslında Aynı gökyüzü ve kara arasında yaşayan iki canlıydık mesela Bununla, ortak nokta olması için yetinebilirim. Esmeyi bırakmış bir rüzgârdan ne dilemeliyim? Deniz tutuyor beni. Deniz, tutma. Bırak uzağa gideyim. SelinS